Bosnalı yönetmen Danis Tanovic’in gerçek bir hikâyeden yola çıkarak çektiği ve amatör bir oyuncuya rol verdiği ‘Bir Hurdacının Hayatı’, Berlin Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü ile En İyi Erkek Oyuncu ödülü almıştı. İstanbul Film Festivali vesilesiyle Türkiye’ye gelen yönetmen, filmin perde arkasını ve bütçesiz film çekmenin püf noktalarını anlattı.
Danis Tanovic, arkadaşlarıyla sabah kahvaltısında... Bir yandan ülke gündemine dair sohbet ediyor, bir yandan gazetelere göz atıyor. Sıra dışı bir üçüncü sayfa haberi çekiyor dikkatini: “Demir toplayarak hayatını güç bela kazanan hurdacının eşi düşük yaptı. Bebeğin ameliyatla alınması için yüksek bir meblağ istendi. Aile tedavi görmeden kasabasına geri dönmek zorunda kaldı.” Tanovic inanmıyor okuduğuna; tekrar okuyor, tekrar tekrar. Hatta gazeteci bir arkadaşını arayıp haberin doğru olup olmadığını kontrol ettiriyor. Doğruluğundan emin olunca belgesel çekmek için kalkıp köye gidiyor.
Yaklaşık 350 yıldır Romanların bir arada yaşadığı Bosna-Hersek’in Svatovac köyünde arayıp buluyor Nazif Muyiç ile eşini. “Size yardım etmek istiyorum, yaşadıklarınızı filme alıp herkese duyurmak istiyorum.” diyor. Aile, yönetmene mesafeli yaklaşıyor, iki saatlik sohbetten sonra ikna oluyor ancak. Bu arada hikâyenin bilinmeyen yönleri ortaya çıkıyor: “Karnında ölü bir bebek taşıyan Nazif’in eşi, doktorların istediği 500 Euro’yu veremediği için tedavi olamamış. Ailenin sigortası olmadığı için de sessiz sedasız evine dönmüş. Şöyle bir risk atlatmış bir de; çocuk 10 gün içinde alınmazsa anne hayatını kaybedebilirmiş. Nazif’in yapabileceği tek şey var: Daha çok hurda toplayıp parayı denkleştirmek. Sonunda kendi arabasını parçalayıp satarak eşini tedavi ettirmiş.”
Bir süre proje için ekonomik kaynak arayan Tanovic, sonrasında hikâyeyi kurmacaya çevirmeye karar veriyor. Aynı mekânların kullanılarak yaşananların birebir yansıtıldığı,hikayeyi yaşayanların başrol oynadığı kurmaca bir filme… Nazif ve eşini güç bela ikna ettikten sonra 9 kişilik bir ekip kuruyor. Bir fotoğraf makinesi şirketinden 3 kamera alıp koyuluyor işe. İlk üç gün ailenin rutin hayatını görüntülüyor; iki küçük kızlarının oyun keyfini, annenin yemek yapışını, komşularıyla ilişkisini, Nazif’in hurda toplama macerasını… Kameraya saldıran çocuklar sıkılıp anne-baba kameraya alıştıktan sonra ‘rol kesme’lerin yerini ‘doğal’lık alıyor, ekibin işi kolaylaşıyor. Senaryo yazalım, çekimleri şöyle yapalım tarzında herhangi bir tartışmaya girmiyor ekip. Kamerayı evin içerisinde ailenin bir üyesi gibi dolaştırıp, her şeyi görüntülüyor. İçlerinden geldiği gibi konuşmalarına, oynamalarına izin veriyor. Çekimler 9 gün sürüyor. Amatör oyuncular kendi hayatlarını dolu dolu kamera karşısında oynuyor. Bir tek hastane sahnesinde zorlanıyorlar. Yardım alamayacaklarını öğrendikleri sahnede yaşadıkları yıkımı canlandırmak kolay değil. Yönetmen, çocukların sıkılmış halini, anne-babanın tükenmişliğini vermek için iki-üç saat soğuk koridorlarda aileyi oyalıyor. Sonunda istediği doğal görüntüleri yakalıyor.
Çekim süreci böyle, şimdi montaj vakti. Aldıkları saatlerce süren görüntü kaydını tekrar tekrar izleyen Tanovic ve arkadaşları uykusuz gecelerden sonra filmin montajını bir ay içinde yapıp Berlin Film Festivali’ne gönderiyor. 30 bin Euro’luk mütevazı bir bütçeyle (herkes günde 50 Euro almış) çekilen film, milyon dolarlık yapımların önüne geçerek Berlin Jüri Büyük Ödülü’ne layık görülüyor. Hayatında ilk defa kamera karşısına geçen Nazif Muyiç ise En İyi Erkek Oyuncu seçiliyor.
Bütçesiz film nasıl çekilir?
Tarafsız Bölge filmiyle 2001’de Cannes Film Festivali’nde En İyi Yabancı Film ödülü alan Tanovic’den bütçesiz film çekmenin püf noktaları…
1 - Film çekmenin reçetesi yok. Öyle olsa herkes o reçeteyi uygular, birçok kişi işsiz kalırdı. En önemlisi filmin size ait olması. Batsanız da yanınızda kimseyi götürmezsiniz. 50 milyon Euro’luk bir iş ise kontrolü nüzden çıkabilir.
2 - İlk defa yönetmenlik koltuğuna geçen kişinin yapması gereken iyi bir hikâye bulması. Ona inanın ve sizin gibi âşık olacak birilerini bulun.
3- Düşük bütçeli film yapmak ucuzun peşine takılıp gitmek değildir. Parasal değeri olmayanın peşine düşmektir. İş parada bitmiyor, filmin çağrısında bitiyor.
4- Film yaparken gözü kapalı güveneceğiniz aileyi bulmanız gerekli. Sevdiğiniz kişiyi bulunca onun peşini bırakmıyorsunuz. Herkesin birden fazla iş yapabiliyor olması da önemli. Yeri geldiğinde yönetmenlik, yeri geldiğinde görüntü yönetmenine yardımcı oluyorum. Şoförümle bile 4 filmdir beraberim. Ortak paydada buluşuyoruz. Başkasıyla çalışamazdım.
5- Küçük kadrolarla yaratıcı fikirlerin peşinde olun. İki milyon bütçeli bir filmi 200 bin Euro’ya çekebilirsiniz. Teknoloji size o özgürlüğü sağlıyor.
6- Senaryoyu yazarken bütçenizi göz önünde bulundurarak hayal kurun. Bu küçük bir hikâye anlatın demek değil. Önemli olan derdinizi anlatmanız.
7- İlk filminizde her şeyi tek başınıza yapmaya çalışmayın. Beyninizin sol tarafı parayı, sağ tarafı filmi düşünür. Bu şekilde başarılı olmanız güçleşir.
8 - Bence belgeseller kurmacadan daha iyi. Sezgilerinize göre hareket edince sizi başka yerlere götürüyor. Karakterler ile sinematografiyi derinleştiremiyorsunuz ama çekim sürecinde kendinizi evinizde gibi hissediyorsunuz.
AYHAN HÜLAGÜ - İSTANBUL - ZAMAN CUMARTESİ
-
0 yorum:
Yorum Gönder