Copyright © TrPress
Design by Dzignine

Pitbull sahibini parçaladı!

Çin’in Guangxi kentinde Pitbull cinsi köpeğini yürüyüşe çıkaran bir adam, boynuna dolanan zinciri çözmeye çalıştığı esnada köpeğinin saldırısına uğradı. Adı açıklanmayan adam aşırı kan kaybı nedeniyle hayatını kaybederken, o anlar çevrede bulunan bir güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi.        
http://www.cnnturk.com/video/dunya/pitbull-sahibini-parcaladi              

Bayat Köyü : Sivas Bayat Köyü Definesi



Bayat Köyü : Sivas Bayat Köyü Definesi: 279 Adet Gümüş Sikkeden Oluşan Bu Define Anadolu Selçuklu ve İlhanlı Devletine Ait

Bayat Köyü : köyde römörk ün saplanması 2

Bayat Köyü : köyde römörk ün saplanması 2

Bayat Köyü : köyde çocukların güreş izle

Bayat Köyü : köyde çocukların güreş izle

Bayat Köyü : köy genel bakış 2 izle

Bayat Köyü : köy genel bakış 2 izle

Bayat Köyü : köy eski adamların fotoğrafları

Bayat Köyü : köy eski adamların fotoğrafları

http://trpress.com/

http://trpress.com/

trpress.blogspot.com

trpress.blogspot.com

Müge Anlı 31 Ocak 2014 Tek Part HD İzle Ali rıza arduç

Nasıl Subay Olurum Subay Olmak İçin Aranan Şartlar Nasıl Subay Olunur

Arkadaslarımızdan birisi nasıl subay olurum diye msj atmıs bizde arastırdık bulduk işte burada
Sosyal Durum, Ahlak ve Karakter İle İlgili Koşullar
  • TC. Vatandaşı ve erkek olmak
  • Nişanlı, evli, dul olmamak veya herhangi bir kadınla nikahsız olarak birlikte yaşamamak
  • Kendisinin, anne, baba ve kardeşlerinin;
  • Tutum ve davranışları ile yasadışı, siyasi, yıkıcı, irticai, bölücü, ideolojik görüşleri benimsememiş bu gibi faaliyetlerde bulunmamış ve bu faaliyetlere karışmamış olması
  • Toplumca ayıp sayılan ve uygun görülmeyen kazanç yollarında çalışmamış ve halen çalışmamakta olmaları,
  • Kusursuz bir ahlak ve karaktere sahip olmaları
  • Dürüst bir yaşam düzeyinde olmak ve yüz kızartıcı fiillerde bulunmamaları
  • Yapılacak arşiv araştırması ve soruşturma sonunda şüpheli yada sakıncalı hallerin bulunmaması
  • Taksirli suçlar hariç olmak üzere affa veya zaman aşımına uğramış ya da para cezasına çevrilmiş veya ertelenmiş hükümlülüklerine ilişkin kayıtları adli sicilden çıkartılmış olsa bile bir cürümden hükümlü bulunmamak veya soruşturma altında olmamak;
  • Okuduğu okullardan ahlak ve disiplin sebepleri ile çıkarılmamış olmak
  • Okula karşı uygun nitelikte (Dürüst bir yaşam düzeyinde, yüz kızartıcı fiilleri bulunmayan) sorumlu bir veli göstermek.








  • Sağlık İle İlgili Koşullar:


  • Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin, Askeri okullara girecek öğrenci adaylarına ilişkin aşağıda yazılan sağlık niteliklerine uygun olmak;
  • Vücut yapısı düzgün, her bakımdan sağlam ve fiziksel görünüşü kusursuz olmak (göğüs kafesinde şekil bozukluğu bulunmamak, vücudun herhangi bir yerinde dikkati çekecek ve göz estetiğini bozucu yara, yanık, leke, kellik, frengi ve cilt 
  • hastalığından iz bulunmamak, düztaban olmamak.)
  • Duymasında en ufak bir kusuru bulunmamak.
  • Her ne derece olursa olsun gözlük-lens kullanmamak, gözünde şaşılık, renk körlüğü vb. hastalık bulunmamak.
  • Kalp, böbrek, karaciğer rahatsızlıkları ve tüberküloz geçirmemiş olmak
  • Ağırlğı, boy ölçüsünün santimetre olarak son iki rakamı ele alındığında, bu rakamdan en çok 5 kg.’a kadar (5 kg. dahil) fazla, en çok 15 kg.’a kadar (15 kg. dahil) eksik olmak.
  • Sevk edileceği Askeri Hastane’den “ASKERİ ÖĞRENCİ OLUR” kaydını içeren sağlık raporu almak.
  • Türkçeyi kusursuz konuşmak (dilinde kekemelik, pelteklik, tutukluk, söyleyiş bozukluğu vb. olmamak)
  • Boy ve Yaş İle İlgili Koşullar Yaş ve boy (ayakkabısız) aşağıda belirtilen sınırlar içinde bulunmak.
    YAŞ
    ASGARİ BOY 13 145 cm 14 152 cm 15 157 cm 16 161 cm 17 166 cm Hazırlık sınıfı okuyanlar için en fazla 17 yaşında (veya daha genç doğumlu) diğerleri için 16 yaşında (veya daha genç doğumlu) olmak. 
    Öğrenim İle İlgili Koşullar
    • MEB’e bağlı herhangi bir mesleğe yönelik olmayan ilköğretim okulları ile dengi okullardan 2002 yılı Haziran döneminde doğrudan mezun olmak (Öğretmenler kurulu kararı ile geçenler ve son sınıfta 2 yıl okuyarak mezun olan veya öğreniminin herhangi bir safhasında mesleğe yönelik okullarda okumuş olanların başvurusu geçersizdir)
    • Özel okullar ve yurtdışındaki okul mezunları için bu okulların mesleğe yönelik olmadığını ve ilköğretim okulları ile denkliğini belirten MEB’ce onaylanmış belge ile başvuruda bulunmuş olmak.
    • Okul bitirme dereceleri (Son 5 yılın ortalaması); Askeri Liseler için en az 3,50 Astsubay hazırlama okulları iin en az 3.00 olmak (Şehit/vazife malülü, subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, ve er çocukları ile öz kardeşlerinde ve muvazzaf / subay / astsubay çocuklarında, belirtilen okul bitirme dereceleri aranmaz. Bunların haziran döneminde doğrudan mezun olmaları yeterlidir.)
    UYARI !
    • Giriş koşullarını taşımadıkları halde, yanlış bilgi vererek, asılsız belge düzenleyerek / düzenleterek askeri okullara kaydını yaptırmış olanların bu durumları, eğitim-öğretim süresi içerisinde tesbit edildiğinde, okuldan ilişkileri derhal kesilir ve haklarında yasal işlem yapılır.
    • Askeri Lise ve Astsubay Hazırlama Okulu Giriş sınavlarına katılacak adaylara son sınıfta her ne şekilde ve şartta olursa olsun öğreminine ara vermiş ve bütünlemeye kalmış olanlar ile son sınıfı öğretmenler kurulu kararı ile geçenlerin başvuruları kabul edilmeyecektir.
  • subaylık, subay olmak için gereken şartlar, subay olma şartları, subay olmak, subaylık puanları, subay nasıl olunur 2014, asker olmak için gereken şartlar, subaylık şartları, subay olmak icin, subay olmanın şartları, subay olma şartları 2014, nasıl subay olunur, subay olmak için gerekenler, denız subayı nasıl olunur, subaylık ıcın gereken sartlar

Shakira ile Rihanna düet

Shakira - Can't Remember to Forget You ft. Rihanna

Gebelikte vajinal akıntı


Genel Sağlık
Gebelikte vajinal akıntı
Gebelik dönemlerinde hemen her anne adayının çoğunda vajinal akıntılar meydana gelmektedir. Çoğunlukla gebeliğe bağlı sebeplerden dolayı ortaya çıkan fizyolojik akıntıdır. Genel olarak bir tedavi gerektirmemektedir. Ayrıca gebelik dönemlerinde rastlanılan bazı vajinal enfeksiyonlar da akıntılara sebep olabilmektedir. Meydana gelen bu enfeksiyoların sebebi ise mantarlar, parazitler ve bakteriler olabilmektedir. Genellikle “gardnerella vajinalis’in” sebep olduğu “bakteriyel vajinozis” en sık olarak rastlanılan enfeksiyon durumudur. Tipik bulgusu da genel olarak gri, balık kokusunda, homojen ve ince kıvamlı bir akıntıdır.

Ayrıca cinsel yolla bulaşması söz konusu değildir. Ortaya çıkan bakteriyel vajinozis gebelik dönemlerinde preterm eylem, erken membran rüptürü, koryoamniyonit, puerperal endometrit ve erken doğum risklerini de arttırmaktadır. Bunun için tanının konması halinde hemen tedavi yapılması gereklidir. Kadınların yaklaşık olarak %75’i yaşantıları içersinde bir defa mantar enfeksiyonu geçirmektedir. En sık olarak rastlanılan etkeni ise “candida albicans’tır”. Hastalardaki yakınmaları ise vajende kaşıntılar, vulvada kaşıntılar, kokusuzdur, peynir kesiğinde ve beyaz renktedir. '' Kadınlarda Sancılı adet'' başlıklı yazımda sancılı adet görmeye neden olabilecek durumlar hakkında bilgi vermeye çalıştım.

Özellikle kaşıntının yarattığı tahrişe nedeni ile kızarıklıklar, idrar yapma esnasında yanma hisleri en sık görülen şikâyetlerdir. Eğer anne adayına yapılan muayenede rastlanmış olan bir mantar enfeksiyonu bir şikâyet yaratmıyor ise tedavi etmeye de gerek yoktur. Ancak şikâyetler belirgin ise gebelik döneminde kullanıma uygun olan krem ve fitil ile tedavi edilebilir. Bazı gebe kadınlar da gebelik süresince tekrarlayan bir mantar enfeksiyonu söz konusu ise genellikle gebeliğin sonlanması ile bu enfeksiyon ortadan kalkmaktadır.

Bu enfeksiyonun cinsel yolla bulaşma ihtimali yoktur, ancak eşinde hiçbir bulgu yok ise eşin tedavi edilmesine gerek duyulmaz. Özellikle vajinal akıntıların önüne geçilmesi için pamuklu iç çamaşırı tercih edilmelidir. gün içersinde en az iki defa iç çamaşırı değiştirilmelidir ya da günlük hijyenik pedlerden kullanılmalıdır. Gebelik döneminde anne adayının çamaşırlarının deterjan yerine sabun ile yıkanması ve kızgın ütü ile ütülenmesi vajinal akıntıya karşı korunmak için yapılmalıdır. Ayrıca mantar enfeksiyonunun artmasını engellemek için aşırı şekerli gıdalardan kaçınılmalıdır. Ayrıca eşin prezervatif kullanması da meydana gelebilecek enfeksiyonlardaki vajinal akıntı problemine karşı da korunma konusunda oldukça faydalıdır.

Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu

http://www.cemficicioglu.com.tr/

Aşk hayatında boğa erkeği

Hoşlandığı kişiye duygularını açmadan önce arkadaş olmayı tercih eder. Böylelikle hem karşısındaki kişiyi daha iyi tanıyacağını düşünür hem de reddedilmemeyi garanti altına almış olur.Boğa burcu erkeği ilişkilerinde huzur arar. Duygusal kişilerle daha çok anlaşır. İlişkide ipleri her zaman elinde tutmak isteyecektir. Aşk HayatıKendi kararlarının uygulanmasını ister her zaman. Bu nedenle inatçı, dik başlı kişilerle anlaşamaz. Birlikte olacağı kişinin yumuşak başlı, kibar olması ilişkinin devamı için şarttır. Güzelliğe çok önem verir. Sevgiği kadına saygı duymak ister.

İlgilenilmek Onun için Çok Önemlidir


Aşk Hayatı

Duygularını çok fazla dile getiremez ama kendisine ilgi gösterilmesinden çok hoşlanır. Her zaman
popohlanmak ister. Partnerinin onu her koşulda düşündüğünü bilmek ister. Fedakarlıktan hoşlanır. Ancak böyle partnerine bağlı kalacaktır. Birini sevmesi çok kolay değildir fakat sevdiği zaman ömrünün sonuna kadar tek bir kişiyi sevebilir. İlişkileri uzun solukludur. Sadık ve vefakar bir eştir.

Sevdiğini Sahiplenir

Aşk Hayatı


Aşk HayatıZeki ve kendine güvenen kadınlardan hoşlanır. Kendisi duygularını çok rahat dışarı vuramasa da partnerinin sevecen ve ilgili olmasını ister. Kendi kararlarına saygı duyulmasını ister. Onu yönlendirmeye çalışan, kararlarını sorgulayan kişilerden ışık hızıyla uzaklaşır. Partnerine sadıktır. Kendini rahat hissettiği ortamlarda bulunmak ister. Kıskançtır. Sevgilisini sahiplenmekten ve korumaktan hoşlanır. Boğa burcu erkeği düşünceli bir eş ve iyi birbaba olacaktır. Gösterişi sevdğinden partnerine pahalı hediyeler almaktan hoşlanır.

Boğa Kadınıyla Çok İyi Anlaşır

Genelde aynı burcun çiftleri pek iyi anlaşamaz ama boğa burcu bu konuda bir istisna. Boğa erkeği boğa burcu kadınıyla çok iyi anlaşır. Bir elmanın iki yarısı gibi olurlar. Başak, Oğlak ve Balık burcu kadınıyla da mutlu beraberlikleri olabilir. Ateş grubu burçlarıyla hiç anlaşamaz. Ayakları yere sağlam basan boğa burcu erkeği, değişken ruh hallerine tahammül edemez.

The Elder Scrolls Online – The Arrival Sinematik Tanıtım Videosu


AL Parti Nedir? Logosu Amblemi Hakkında Bilgiler





AL Parti isimli parti, ismi ve logosuyla AK Parti’ye benzerliğiyle dikkat çekiyor. Amaç seçmeni yanıltmak mı?
Yerel seçime haftalar kala siyasi partiler öne çıkma çalışmalarına hız verdiler. Bu faaliyetler arasında en tuhaf karşılananı ise AL Parti (Alternafit Parti) isimli siyasi parti oldu.
Haber 7′de yer alan habere göre, belki adını bile duymadığınız, varlığından haberdar olmadığınız bir parti olan Al Parti seçimde oy kapmanın peşinde. Parti logosu ve ismi Ak parti’le benzerlik gösteren parti oy pusulasında üçüncü sırada yer alıyor.
Yetkililer oy verecek seçmenlerin oy verirken dikkatli olması noktasında uyarılarda bulunuyorlar.
İzlediği bu enteresan seçim taktiği ile Al Parti’nin ne kadar oy alacağı ise şimdiden merak konusu. AL Parti Haberi,



AL Parti Hakkında Bilgi, AL Parti Hakkında Kısa Bilgi, AL Parti Hakkında Yazı, AL Parti İle İlgili Bilgiler, AL Parti Kısa Özeti, AL Parti Logosu, AL Parti Nasıl Oluşur?, AL Parti Ne Demektir?, AL Parti Neden Olur?, AL Parti Nedenleri, AL Parti Nedir?, AL Parti Örnekleri, AL Parti Resimleri, AL Parti Tanımı, AL Parti Videoları, AL Parti Vikipedi, Alternafit Parti Amblemi, Alternafit Parti Logosu

Kredi Kartı Limitleri Donduruldu 2014 Haberi


Bankalar, yeni yönetmelik ile vatandaşın kredi kartı limiti gelirin 4 katı ile sınırlanınca limit artışını durdurdu.
Rahim Ak’ın Haberi
Çünkü vatandaşın toplam kredi kartı limitini görebilecekleri sistem henüz düzenlenmiş değil. Onlar da limiti aşıp ceza almamak için limit artıramıyor.
Toplam kredi kartı limitinin gelirin 4 katı olması zorunluluğu kredi kartı limitlerini dondurdu. Bankalar yanlış yapıp ceza almaktan korktukları için vatandaşların limit artırma isteklerini geri çeviriyor. Çünkü vatandaşların kişisel kredi limitlerini gösterecek olan Kredi Kayıt Bürosu’ndaki altyapı henüz bitmiş değil. Vatandaşların gelirlerini ve diğer bankalardaki kart limitlerini bilmeyen bankalar da yanlış yapıp ceza almaktan korkuyor. Konuyla ilgili dün Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’ndan ne yapılacağıyla ilgili görüş isteyen bankalar, bu görüş gelene kadar limit artırımlarına gitmeyecek.
YÖNETMELİKLE YASAKLANDI
8 Ekim 2013′te Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik ile yeni kart alacaklar ilk yıl gelirin 2 katını, ikinci ve sonraki yıllar için ise 4 katını aşamayacak. Halen kartı bulunan vatandaşlar içinse “Toplam kredi kartı limitinin kart hamilinin gelirinin 4 katını aştığının tespiti durumunda, bu kartlar hakkında limit artış işlemi yapılamaz” maddesi bulunuyor.
TAKSİTLİ HARCAMA HER ALANA YAYILIYOR
Kredi kartlarıyla yapılan taksitli alışverişin dağılımına bakıldığında son 1 yılda yüzde 87 artan market ve AVM başta olmak üzere birçok alanda taksitli harcamaların yayıldığı görülüyor.
Habertürk




Kredi Kartı Limitleri, Kredi Kartı Limitleri 2014, Kredi Kartı Limitleri Anlamı, Kredi Kartı Limitleri Fotoğrafları, Kredi Kartı Limitleri Haberi, Kredi Kartı Limitleri Hakkında Bilgi, Kredi Kartı Limitleri Hakkında Kısa Bilgi, Kredi Kartı Limitleri Hakkında Yazı, Kredi Kartı Limitleri İle İlgili Bilgiler, Kredi Kartı Limitleri Kısa Özeti, Kredi Kartı Limitleri Nasıl Oluşur?, Kredi Kartı Limitleri Ne Demektir?, Kredi Kartı Limitleri Neden Donduruldu?, Kredi Kartı Limitleri Neden Olur?, Kredi Kartı Limitleri Nedenleri, Kredi Kartı Limitleri Nedir?, Kredi Kartı Limitleri Örnekleri, Kredi Kartı Limitleri Resimleri, Kredi Kartı Limitleri Tanımı, Kredi Kartı Limitleri Videoları, Kredi Kartı Limitleri Vikipedi

Oy Pusulası Parti Sıralaması AKP CHP MHP Kaçıncı Sırada?





Yerel seçimlerde oy pusulasında partilerin yeri belli oldu. AK Parti 10, BDP 20, CHP 24, MHP ise 26′ncı sırada yer alıyor.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanlığı merkezinde, yerel seçimlerde partilerin pusulada nerede yer alacağı kura çekimiyle tespit edildi.
TRT Haber’de yer alan habere göre Ankara’da yapılan kurada birinci sırayı Hür Dava Partisi aldı.
TBMM’de grubu bulunan partilerden AK Parti 10, BDP 20, CHP 24, MHP ise 26′ncı sırada yer aldı.
Yerel seçimlere katılacak 27 partinin sıralamadaki yerleri belirlendi.




Oy Pusulası Parti Sıralaması, Oy Pusulası Parti Sıralaması 2014, Oy Pusulası Parti Sıralaması 2014 Seçimi, Oy Pusulası Parti Sıralaması Anlamı, Oy Pusulası Parti Sıralaması Fotoğrafları, Oy Pusulası Parti Sıralaması Haberi, Oy Pusulası Parti Sıralaması Hakkında Bilgi, Oy Pusulası Parti Sıralaması Hakkında Yazı, Oy Pusulası Parti Sıralaması İle İlgili Bilgiler, Oy Pusulası Parti Sıralaması Kısa Özeti, Oy Pusulası Parti Sıralaması Nasıl Oluşur?, Oy Pusulası Parti Sıralaması Ne Demektir?, Oy Pusulası Parti Sıralaması Neden Olur?, Oy Pusulası Parti Sıralaması Nedenleri, Oy Pusulası Parti Sıralaması Nedir?, Oy Pusulası Parti Sıralaması Örnekleri, Oy Pusulası Parti Sıralaması Resimleri, Oy Pusulası Parti Sıralaması Tanımı, Oy Pusulası Parti Sıralaması Videoları, Oy Pusulası Parti Sıralaması Vikipedi, Oy Pusulasında AKP Kaçıncı Sırada?, Oy Pusulasında BDP Kaçıncı Sırada?, Oy Pusulasında CHP Kaçıncı Sırada?, Oy Pusulasında MHP Kaçıncı Sırada?

Performans Ödevi Kaldırıldı 2014 Haberi


Öğretmenlerin, öğrencilere verdiği performans ödevlerinin yol açtığı karışıklığa MEB el attı. Bakanlık Performans ödevinin kaldırılmasına karar verildi.
Performans ödevlerinin çokluğu ve zorluğu sebebiyle MEB’i şikâyet yağmuruna tutan veliler, sistemin değiştirilmesini talep etti.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Türkiye’ye yaptığı açıklamada velilerden performans ödevleri konusunda çok ciddi şikâyetler geldiğini ifade etti. Velilerin ‘Siz bu ödevlerle çocuklarımızı değil, bizi ölçüyorsunuz. Çünkü verdiğiniz performans ödevlerini çocuklarımız değil biz yapıyoruz” dediğini aktaran Avcı, hatta bu işin ‘ticaretini’ bile yapanların olduğunu söyledi.
Konuyla ilgili tedbirler alacaklarını anlatan Avcı, “Yapacağımız düzenlemede öğretmelerimizi ve velilerimizi karşı karşıya getirmemeye dikkat etmemiz gerekiyor” dedi. Veliler, öğrencilerin ödevleri internetten indirdiğine de dikkat çekerken, bu şekilde hazırlanan ödevlerin öğrencilere hiçbir katkısının olmadığını vurguladı.
İLK DEFA BU YIL VERİLİYOR
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bu yıl ilk defa lise öğrencileri için e-Karne düzenledi. Öğrenciler, karnelerini, e-Okul sisteminde yapılan düzenlemeyle Veli Bilgilendirme Sisteminin “e-Karne” bölümünden görebilecek. Böylece öğrenci ve veliler, e-Okul sistemi üzerinden ders puanlarını ve öğrenciye ait diğer bilgileri karne formatında öğrenecek. Karnede başarı ve devamsızlık durumu, öğrencilere ilişkin sınıf rehber öğretmeninin öğrenciyle ilgili görüşü yer alacak. e-Karne’nin onaylı bir örneği isteyen öğrencilere verilecek.
KONTENJANLAR AÇIKLANDI
10 bin öğretmen için başvuru zamanı Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), şubat ataması başvuruları ve kontenjanlarına ilişkin kılavuzu yayımladı.Bakanlığın internet sitesinde yer alan kılavuza göre, 105 alanda 10 bin öğretmen ataması yapılacak. Başvuru ve atama işlemleri elektronik ortamda gerçekleştirilecek. Adaylar durumlarına uygun atama çeşidini seçmek suretiyle http://mebbis.meb.gov.tr ve http://ikgm.meb.gov.tr adreslerindeki Elektronik Başvuru Formu’nu kullanarak başvurularını yapacak.
Başvurular için tüm alanlarda taban puan 50 olarak belirlendi. Bazı alanlardaki kontenjanlar şöyle: “Sınıf öğretmenliği 1050, İngilizce 1000, ilköğretim matematik öğretmenliği 751, Türkçe 675, fen bilimleri/fen ve teknoloji 597, sosyal bilgiler 529, Türk dili ve edebiyatı 503, beden eğitimi 422, matematik 415, okul öncesi öğretmenliği 402.”
Başvurular, 29 Ocak- 04 Şubat’ta kabul edilecek. Atamalar ise 6-7 Şubat’ta yapılacak. Atanan öğretmenler göreve 10 Şubat’ta başlayacak.




Performans Ödevi, Performans Ödevi Anlamı, Performans Ödevi Fotoğrafları, Performans Ödevi Hakkında Bilgi, Performans Ödevi Hakkında Kısa Bilgi, Performans Ödevi Hakkında Yazı, Performans Ödevi İle İlgili Bilgiler, Performans Ödevi Kaldırıldı Mı?, Performans Ödevi Kavramı, Performans Ödevi Kelimesi, Performans Ödevi Kısa Özeti, Performans Ödevi Nasıl Oluşur?, Performans Ödevi Ne Demektir?, Performans Ödevi Neden Kaldırıldı, Performans Ödevi Neden Olur?, Performans Ödevi Nedenleri, Performans Ödevi Nedir?, Performans Ödevi nın Etkileri, Performans Ödevi Örnekleri, Performans Ödevi Oyunları, Performans Ödevi Oyunu Oyna, Performans Ödevi Resimleri, Performans Ödevi Tanımı, Performans Ödevi Videoları, Performans Ödevi Vikipedi

Sıkıntıdan kurtulmak için ne yapmalı

Sual: Sıkıntıdan kurtulmak için ne yapmalı?
CEVAP
Sıkıntıdan kurtulmak için sebeplere yapışmak gerekir. (Çalışmadan dua eden, silahsız savaşa giden gibidir) hadis-i şerifi de sebeplere yapışmayı emretmektedir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Her zorluğun bir kolaylığı vardır) buyuruluyor. Sıkıntıdan kurtulmanın da çaresi vardır. Hiç boş vakit geçirmemeli, kendine faydalı bir meşgale bulmalıdır. (Sabır kurtuluşun anahtarıdır) sözüne uymalı, çalışıp sabrederek bir çıkış yolu aramalıdır.

Psikolog doktorlar, sıkıntının başlıca çaresinin meşgale olduğunu söylüyorlar. Kendinize severek yapacağınız işler bulursanız, rahatlarsınız. Ayrıca manevi yönden, bazı dualar okumanız da faydalıdır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her gün sabah akşam yedi kere, "Hasbiyallahü la ilahe illahü aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabb-ül arşil azim" okuyan, dünya ve ahiret sıkıntısından kurtulur.) [İbni Sünni]

(La havle ve la kuvvete illa billah okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdır.) [Hakim]

(Bir sıkıntıya düşünce, “Bismillâhirahmanirrahim velâ havle velâ kuvvete illa billâhil aliyyil azim” diyeni Allahü teâlâ, sıkıntı ve belalardan muhafaza eder.) [Deylemi, İbni Sünni]

(Rızka kavuşan çok Elhamdülillah desin. Rızkı azalan çok istiğfar etsin. Üzülüp sıkılan, la havle vela kuvvete illa billah desin.) [Beyheki, Hatib]

(Sıkıntıya düşen veya borçlanan, bin kere "La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim" derse, Allahü teâlâ işini kolaylaştırır.) [Şir’a]

(Sıkıntılı iken “Hasbünallah ve ni’mel-vekil” deyiniz!) [İ. Merdeveyhi]

(Yasin okuyanın sıkıntısı gider.) [Deylemi]

(La ilahe illallah kable külli şey’in, La ilahe illallah ba’de külli şey’in, La ilahe illallah yebka Rabbünâ ve yefni küllü şey’in diyen sıkıntıdan kurtulur.) [Taberani]

(Cuma namazından sonra, İhlâs, Felak ve Nas’ı yedişer defa okuyan, bir hafta, kaza, bela ve sıkıntılardan kurtulur.) [İ.Sünni]

("La ilahe illa ente, sübhaneke inni küntü minezzalimin" diyen, uğradığı beladan kurtulur.) [İ. Sünni]

(Sıkıntı için şu duayı okuyun: La ilahe illallahülazim-ül-halim la ilahe illallahü Rabbül-Arş-ilazim la ilahe illallahü Rabbüs-semavati ve Rabbül-Erdi Rabbül Arşil-kerim.) [Müslim]

(Sıkıntıya düşen 7 defa Allah, Allahü Rabbi, lâ üşrikü bihi şey’a desin!) [Nesai]

(Sıkıntı için, “Allah, Allah Rabbünâ lâ şerikeleh” deyin!) [Beyheki]

Sıkıntıdan kurtulmak için, Allahü teâlâya kalbinden yalvararak, 14 secde âyetini [ezberden, ayakta] okuyup, her birinden sonra, hemen secde etmelidir. (Nur-ül-izah)

(Bismillâhirrahmânirrahim ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil’ aliyyil’azim) okumak, sinir hastalığına ve bütün sıkıntılara iyi gelir.

İmam-ı Cafer hazretlerinin sıkıntıya düşünce, okuyup, sıkıntıdan kurtulduğu dua şöyledir:
(Yâ uddeti ınde şiddeti, ve yâ gavsi ınde kürbeti! Ührüsni bi-aynikelleti lâ tenâmü vekfini birüknike ellezi lâ yürâmü)
Anlamı şöyledir:
Güçlükte desteğim, sıkıntıda imdâdıma yetişen, her an görüp gözeten Rabbim, beni muhafaza et, sonsuz kudretinle, bana yardım eyle!

Hasan-ı Basri hazretlerine, kıtlıktan, fakirlikten, çocuğunun olmadığından şikayette bulunuldu. Hepsine de istiğfar etmesini söyledi. Sebebi sorulunca, şu mealdeki âyet-i kerimeleri okudu:
(Çok affedici olan Rabbinize istiğfar edin ki, gökten bol yağmur indirsin; size, mal ve oğullar ile yardım etsin, sizin için bahçeler, ırmaklar versin.) [Nuh 10-12]

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(İstiğfara devam edeni, Allahü teâlâ, her sıkıntıdan, üzüntüden, dertten, geçim darlığından kurtarır, ferahlığa çıkarır ve ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai, Ebu Davud, İbni Mace]

Cepte altın taşımak da sıkıntı için faydalıdır. Sadaka vermek ve 70 kere (Estağfirullah min külli mâ kerihallah) demek, sıkıntıları giderir. Bu istiğfarın anlamı, “Ya Rabbi, razı olmadığın şeylerden ne yapmışsam hepsini affet, yapmadıklarımı da yapmaktan koru” demektir.

Sıkıntı için şunlara da riayet edilmelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Sıkıntıları sadaka ile önleyin.) [Deylemi]

(Tarak kullanmak, sıkıntıyı giderir.) [Deylemi]

(Güzel koku ve temiz elbise sıkıntıyı azaltır.) [Bostan]

(Abdestten artan suyu içmek sıkıntıyı giderir.) [Deylemi]

(Akik yüzük sıkıntıyı giderir.) [Ukayli]

(Başkasının sıkıntısını giderenin sıkıntısı gider.) [İ. Ahmed]

(Sıkıntıda duam kabul olsun diyen, genişlikte çok dua etsin.) [Tirmizi]

(En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir.) [Tirmizi]

Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Sabır ve namazla Allah’a sığınıp yardım isteyin.) [Bekara 45]

(Ey iman edenler, sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah elbette sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153]

([Doğru kılınan] Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan, esrar, içki, zina, livata gibi her türlü kötülükten, günahtan] alıkoyar.) [Ankebut 45]

Her sıkıntının ilacı beş vakit namazı doğru kılmaktır. Namaz doğru kılınırsa bütün sıkıntıları yok eder.

Sıkıntı için
Sual: Dört bin kere Allah ism-i şerifini söyleyip, kendi üstüne üfleyenin, sıkıntısından kurtulacağı doğru mudur?
CEVAP
Evet.

Sual: Canım sıkılıyor demek caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Canı sıkılanın kelime-i temcid söylemesi iyi olur. Bir hadis-i şerif meali:
(“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm” okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Ebu Nuaym]

Sual: (Sıkıntılardan kurtulmayı istemek, ölümü istemek anlamına geldiği için uygun olmaz, çünkü Müslüman sıkıntılarından, ancak ölünce kurtulur) sözü yanlış değil mi?
CEVAP
Evet, yanlıştır. Allahü teâlâdan her zaman sıhhat ve afiyet istemeli ve bütün sıkıntılarımızdan kurtulmak için dua etmeli, buna rağmen sıkıntı gelirse de sabretmeli ve kurtulmak için de yine dua edip sebeplerine yapışmalı. Yukarıdaki hadis-i şeriflerde de görüldüğü gibi, sıkıntıdan kurtulmayı istemek dinimizin emridir.

Heyecanı yenmenin ve başarılı olmanın yöntemlerini açıklar mısınız? (Sosyal fobi...)

Değerli kardeşimiz;
 İlk defa yaptığımız her iş önce heyecan ve korku oluşturur. Korku anında dolaşım sistemi içerisine gerginlikle orantılı olarak aşırı kortizol salgılanır. Bu durum düşünce akışını engeller. Kişi bu anda olumlu duygularını kaybeder. Daha ileri düzeyde elleri ve hatta tüm vücudu titrer. Kalbin çarpması ve kan dolaşımı hızlanır. Davranışların kontrol edilmesi zorlaşır. Bu sorun ileri düzeyde olursa, insan başkalarıyla göz göze gelemez; başı titrer, adeta beyni dış dünyadan kopmuş gibi olur. Korku anında insan kalbinde bir iç endişe akıntısı hisseder. İnsan bir an önce bu durumdan kurtulmak için o ortamdan uzaklaşmak, yapmak istediğini yapmaktan vazgeçmek zorunda kalır. Ayrıca endişe veya korku konuşmacının inandırıcılığı kaybetmesine yol açar.
Bazı insanlarda korku duygusu çok gelişmiştir. Sık sık duyulan bu endişeler gittikçe birbirlerini beslerler ve endişe edebilme yeteneği gelişir: İnsan en küçük bir sorundan bile endişe duymaya başlar. İleri düzeyde korku ve endişe, sinir sistemi için son derece tahrip edicidir.
Tüm başarılı konuşmacılar toplum önüne çıktıklarında mutlaka heyecanlanmışlardır. İstisnasız her insan korku ve endişeyi yenebilir. Ancak bunun için tüm inançlarını yeniden gözden geçirmeli ve bir dizi egzersiz yapılmalıdır. Aşağıda korkunun nedenleri tek tek açıklanmıştır.
KORKUNUN NEDENLERİ

Temel korku nedenleri arasında baskı dolu çocukluğu, sürekli yaşanan stres ve hastalıkları, sosyal olmayan bir  ortamda uzun süre kalmayı, başarısızlığa inanmayı, hafızanın zayıf kalmasını, söylenecek bir söz bulunamamasını sayabiliriz.
Baskı Dolu Çocukluk

Çocukluk ve gençlik döneminde aşırı aile otoritesi, baskı, şiddet, dayak gibi olaylar yaşanabilir. Normalin üzerine çıkarak belli bir süreklilikte devam ettiğinde bu durum kişinin psikolojisinde çok köklü bir içe dönüklük ve cesaretsizlik üretir. Baskı ve şiddet ortamında çocuk kendine güvenini kaybeder. Kişiliği bir yandan tepkici, diğer yandan başkalarına bağımlı gelişir. Sürekli aşağılanan çocuğun alt şuurunda başarısızlık imajı yerleşir. Bu imajı normal şarlar altında özel bir gayret göstermeksizin yok etmek mümkün değildir. Eğer bir şekilde yerleşmiş olan aşırı heyecanlarınız varsa köklü değişikliklerle bunları yok etmelisiniz.
Sürekli Stres ve Hastalıklar

Ara sıra yaşanan, şiddetli de olsa, stres ve hastalıkların kalıcı bir olumsuz psikolojik etkisi yoktur. Hatta kısa süreli ve geçici olduklarında bunlar insanın yaşama sevincini ve heyecanını artırabilirler.
Ancak stres (ve stres üreten hastalıklar) hafif de olsa uzun süreli yaşanırsa şöyle bir gelişme olur: Kan dolaşım sistemine devamlı kortizol hormonu salgılanır. Bu salgılama vücudu kısa sürede çöplüğe dönüştürür. Stres vücudu germekte ve saldırıya hazır tutmaktadır. Dolaysıyla bu kirlilik uygun yöntemlerle temizlenmediğinde aşırı baskı altında kalan sinir sistemi yorulur. Bu yorgunluğun aralıksız devam etmesi halinde insan ölüme kadar gidebilir. Vücut bu durum karşısında otomatik bir tedbir alır. Beyin ile vücut arasındaki emir-komuta zinciri zayıflatılır. Çünkü kişi öyle bir düşünce alışkanlığına sahiptir ki bu düşünce gerginlik üretmekte ve vücudu tahrip etmektedir. Bu durumda vücudu ölüme gitmekten kurtarmak için beyin bir anlamda vücudu uyuşturur, vücut gevşer ve rahatlar. Ama bu rahatlama aynı zamanda düşünce akışını da iyice tahrip eder. Bu süreçte düşünce akışı bloke olur, hatırlama iyice zayıflar, unutkanlık kendini gösterir, kişi iç sorunlarıyla iyice bunalır.
Tüm bunlar yine kişinin kendine güvenini sarsar, kişiyi insanlardan uzaklaştırır. Böylece korkunun başarısızlık, kendini suçlama, aşağılama gibi bir boyutu ortaya çıkar.

Ancak hastalıkların stres üretmesi insanın düşünce biçiminden kaynaklanır. İnsan eğer hastalığı kendisini olgunlaştıran bir fırsat olarak görürse, vücudu acı çekebilir, ama psikolojisi sağlam olacağından tahrip edici stresi yaşamayabilir.
Antisosyal Bir İş Ortamı

Bazı işler veya iş ortamları vardır ki bunlar yapıları gereği insanları toplumdan uzak tutarlar. Örneğin bilgisayarın sürekli başında oturup iş yapmak durumunda olanlar dış dünyadan büyük ölçüde koparlar. Zihinleri bilgisayar dünyasının kendilerine sunduğu sanal ortama iyice kapılmıştır. Bazı fabrika işleri belli bir tezgahın önüne hapsedebilir. Bu arada geceleri çalışıp gündüzleri uyuyan bekçilerin genellikle konumları da toplumsal olmayan (asosyal) bir yapı taşır. Buna karşın yöneticilik, pazarlamacılık, öğretmenlik ve sunuculuk gibi meslekler kişileri sosyal olmaya zorlar.
İnsanlar kendilerini toplumdan uzaklaştıran işlere hapsettiklerinde beyinleri bu ortama alışır. Değişik insanlarla muhatap olabilme yetenekleri zayıflar. Kavramaları kendi iç referanslarıyla sınırlanır. Topluma açılıp insanlarla konuşmaktan sıkılırlar. Kişilikleri, içine kapanık ve bireysellik ekseninde gelişir. Dolaysıyla toplum önünde söz söylemeleri gerektiğinde büyük bir korku ve heyecan duyarlar. Ancak çeşitli hobiler geliştirerek ek sosyal faaliyetler içerisinde bulunanlar bu kötü gidişi engelleyebilirler.
Başarısızlık İnancı
Yukarıdaki şartların hiç birisi mevcut olmadığı halde insanlar yine de toplum önünde söz söylemekten korkabilirler. Bunun önemli bir nedeni başarısızlık imajının zihinlerine iyice yerleşmesidir. İnsanın her davranışa yüklediği anlam, alt bilincine bir emir olarak gönderilir. Bir işi başarmaya girişen insan her zaman istediği sonucu elde edemeyebilir. Bu herkes için tabiidir. Ama bazı insanlar sonucu elde edemediklerinde hemen başarısız olduklarını düşünürler ve kendilerini suçlarlar. Bu suçlamalar bir çok kez tekrarlanır. Sonuçta insan farkında olmadan kendi alt bilincine “ben başarısızım” hükmünü yerleştirmiş olur. Bu çok sınırlayıcı bir kalıptır. Çünkü insan bir kere bu inancı otomatikleştirdiğinde bu inanç onun hemen her işinde başarısız olmasına yol açar. Neye inanıyorsak beynimiz onu doğrulamak uğurunda amansız gayretler göstermeye devam edecektir.
“Ben başarısızım” inancı alt bilincinde yerleşmiş olan insan “belki bu defa başarabilirim” diyerek harekete geçse de sık sık “ya başaramazsam”endişesini yaşar. Bu endişe dikkatini zayıflatır, zihnini olumsuz sonuçlara yaklaştırır. Bu muhtemel olumsuz sonuçlar dayanma ve direnme azmini azaltır. Kişi kendisini güçsüz hisseder. Bu güçsüzlük ve onun getirdiği tedirginlik kişiyi “vazgeçme” noktasına götürür. Böylece kişi gerçekten de başarısız olur. Toplum karşısında konuşabilme ise cesaret gerektiren bir başarıdır. Başarısızlık inancı cesareti kıracağından kişi toplum karşısında konuşamaz. Başarısızlık ihtimali aklına geldiğinde bile derin bir korku veya endişe yaşar.
Söylenecek Bir Sözün Olmaması

Toplum karşısında söz söylemeyi engelleyen son faktör kişinin söyleyecek bir sözünün olmamasıdır. Pek tabii ki ne söyleyeceğimizi bilmiyorsak konuşmaya başlayınca takılırız. Bunu bir çok defa tecrübe etmişizdir. Dolaysıyla düşüncelerimizden emin olmadığımızda konuşmaya cesaret edemeyiz.
Bir insanın söyleyecek sözünün olmamasının çeşitli nedenleri olabilir ki bu, çok kapsamlı bir sorundur. En temelde bu durum kişinin iyi bir okuyucu olmamasından kaynaklanır. İnsanlar bilgilerinin % 80’ini okuma yoluyla elde ederler. Hiç okumayan insanların bilgileri çok sınırlıdır. Ayrıca bu kişiler bilgilerini birbirleriyle ilişkilendirerek yeni anlamlar ve bakış açıları da üretemezler. Ancak insanlar okuma dışında kişisel tecrübelere sahip olabilirler. Bu tecrübeler üzerinde düşünmüş olabilirler. Bu durumda bilgileri var demektir. Söyleyecek sözü olmayan insan çok az konuyla ilgilenen hatta kendisinin dışında hiç bir şeyle ilgilenmeyen insandır. Çünkü söylenen söz ancak başkalarını ilgilendirdiğinde başkalarına anlatılabilir. Başkalarıyla ilgilenmeyen ve genel sorunlar üzerinde düşünmeyen insanların beyin aktiviteleri zayıftır. Dolaysıyla böyle insanlardan söz söylemeleri istendiğinde ne söyleyecekleri konusunda endişeye kapılırlar. Bu endişe konuşma cesaretlerini kırar.
Hafızanın kontrol Edilememesi

Çok zayıf bir hafıza kişinin özgüvenini yitirmesinin ve konuşmaktan çekinmesinin en önemli nedenlerindendir. Çünkü konuşmacı huzura çıktığında hafızasının kendisine yardımcı olmayacağını ve ne söyleyeceğini unutabileceğini düşündüğünden konuşmaya cesaret edemez. Esasen hafızası çok zayıf olan insanlar belirgin bir hastalığın işaretini verirler. Çoğunlukla hafıza eksikliği bir hastalığın belirtisi değil zihinsel tembelliğin belirtisidir. Zihinsel tembellik konsantrasyon eksikliğinden kaynaklanır. Konsantrasyon eksikliği ise girginlikten veya stresten kaynaklanır. Dolaysıyla kişi gevşedikçe konsantrasyon yeteneği artar; bu artış hafızanın doğal çalışma ritminin sağlam işlemesine yol açar.
Konuşacağı konu üzerinde yeterince zihinsel ve duygusal olarak yoğunlaşmış bir kişi mutlaka o konu üzerinde söz söyleyebilir. Ancak biz yine de ayrıntılı olmamakla birlikte hafızamızın güçlenmesini ve bize yeterince yardım etmesini sağlayan bazı teknikler üzerinde duracağız. Mükemmel bir hafızaya sahip olmak isteyenler bilmelidirler ki ısrarlı bir çalışma ile kısa sürede arzuladıkları hafızayı geliştirebileceklerini görebilirler.
Korkunun Çözülmesi

Şurası gerçek: Yüzlerce defa binlerce insanın huzurunda konuşmamışsanız her defasında heyecan duyarsınız. Bazen heyecanınız o kadar büyük olur ki sizi zincirlerle kürsüye çıkaramazlar.
Kendinizden emin olun. Korkuyu ve heyecanı çok kolay yeneceksiniz. Eğer bunu gerçekten arzuluyorsanız şimdiden bilin: Toplum önüne çıktığınızda kalbiniz sakin, gözleriniz ışıl ışıl olacak.
Çalışmalarınızı üç ana bölümde oluşturacaksınız. Unutmuyorsunuz. Korkular zihninizde yerleşmiş otomatik programların sonucudur. Ortamı oluştuğunda bu programlar bir plak gibi devreye girmektedir. Plağı bozmaz ve yerine yenisini koymazsanız eskisi çalmaya devam eder. En kötüsü de devamlı çaldığınız plaklar her defasında daha güçlü ve köklü hale gelirler.
Korkularımızı üç temel alanda çalışarak yok edeceğiz. Birinci alan kelimelerle kurulu alandır. Düşüncelerin bir boyutunu kelimeler oluşturur. Korkularımız varsa bunlar kelimelerle örülmüştür. Bu bölümü “Cümle Telkin sistemi”yle çözeceğiz.
Düşüncelerimizin ikinci boyutunu imajlar oluşturur. Kendinizi nasıl canlandırıyorsunuz. Korkudan titreyen bir insan olarak mı? Başı dik, yüzünde tebessüm olan bir cesaret abidesi olarak mı? “İnsan ne düşünüyorsa odur.”sözü doğrudur. Bu ifadeyi değiştirelim. İnsan kendini hayalinde en çok nasıl görüyorsa odur. Kendimiz hakkındaki imaj filmlerini değiştirmemiz gerekiyor. Bu çalışma alanını “İmaj telkin Sistemi” olarak adlandıralım. Korkuyu yenmeye çalışırken üçüncü bir boyutu “davranışı” kullanacağız. Kelime veya imajlardan oluşan tüm düşünceler, tekrar edildiklerinde eyleme dönüşürler. Eylem davranıştır, tutumdur. Beynimizdeki kalıpları asıl pekiştiren sergilediğimiz tutumdur. Çünkü düşünce tutuma dönüştüğünde tüm algılarımız devreye girer. Davranırken yaptıklarınızı duyar, görür ve onlara dokunursunuz. Bu bölümde yapacağımız çalışmaları “Tutum Telkin Sistemi” kavramıyla ifade edelim. Şimdi gurur verici büyük kişiliğinizi inşa etmeye hazırsınız. bizimle gönü birliği içinde çalışmaya devam ettiğinizde heyecan verici bir hızda nasıl da değiştiğinizi göreceksiniz. Başlıyoruz:

Cümle Telkini

Toplum karşısında söz söylemekten korku ve endişe duymanın devamlılığını sağlayan en önemli faktör inanç sistemidir. Aldığımız her bilgi, yaşadığımız her tecrübe inanç sistemimizi etkiler ve yeniden şekillendirir. Bu bölümde bu inançların başlıcalarını aktarıyoruz.

- Ben yeterince yetenekli değilim

- Bu işi başaran insanlar benden çok üstün

- Şimdiye kadar hep başarısız oldum

- Başkaları varken bu işi yapmak bana düşmez
Bu temel inançlar sizde az veya çok bulunabilir. Herkes için bunlar kesinlikle asılsız inançlardır. Ancak ne yazık ki insanların çoğunluğu bu asılsız inançları edindiklerinden hayatları hep sönük geçmeye mahkum edilmiştir. Dikkat edelim: İnançlar her zaman kendilerini doğrularlar. Neye inanıyorsak, maddi manevi tüm güçler bizi doğrulamak için çalışırlar. Şimdi yukarıdaki inançların neden doğru olmadığını anlatacağız. Lütfen bu açıklamaları tekrar tekrar okuyunuz. Bu açıklamaları ezberleseniz bile fırsat buldukça okumaya devam ediniz. Burada amaçlanan sadece öğrenmeniz değildir. Temel amaç doğru inancın alt bilincinize kilitlenmesinin sağlanmasıdır. Zira inançlarınız kendinize defalarca söylediğiniz sözlerdir. Şimdi doğru sözleri kendinize söyleyerek doğru inançları yerleştirmeniz gerekmektedir. Bu açıklamaları yeterince okur ve anlatılanları fırsat buldukça düşünmeye devam ederseniz bir ay içinde yeni inançlarınız alt şuurunuza kaydolacaktır. Daha hızlı değişmek istiyorsanız, tele-terapi kasetlerinde anlatılan sistemi her gün kullanmalısınız.
Cümle telkin sistemine göre alt şuurumuzu hızla yapılandıracak yeni cümle emirleri vereceğiz. Alt şuurumuzdaki kalıplar zaten bu tür cümle emirlerinden oluşmuştu. Emirlerin güçlü bir şekilde yerleşmesi için belli özelikler taşıması gerekir. Bu özellikleri sıralayalım:
1. Derin Gevşeme: Tüm kas sistemlerinizi gevşetmelisiniz... Seminer ortamında sunucunuz derin gevşemeyi size gösterecektir. Ne kadar derin gevşeyebilirseniz emirleriniz o kadar derin ve kalıcı yerleşir.
2. Cümle Yapısı: Cümle yapısı yeterince basit olmalıdır. Kısa cümleler kurmalısınız. Cümle sadece şimdiki zaman kipinde olmalıdır. Alt şuur geçmiş veya gelecek zaman kipinde söylenen sözleri, geçmiş veya gelecek zaman için dikkate alır. Geçmiş hep geçmiştir ve gelecek de hep gelecektir. Alt şuur olumsuz emirleri anlamaz veya tersinden anlar Sadece olumlu emirleri anlar.
3. Gelişme Sürekliliği: Cümle yapısı gelişmenin sürekliliğini ve tekamülü içermelidir. Her hangi bir olayın tekrarına bağlı olarak daha iyi olma durumu ifade edilmelidir. Buna göre aşağıdaki telkin cümlelerini eleştirelim:

-- Ben başarılı olmak isteyen bir insan olarak her gün gelişiyor, mükemmelleşmeye adım adım ve süratle ilerliyorum. (Cümle çok uzun, emir kayboluyor.)

-- Sigara içmiyorum. (Zaman kipi doğru, ama cümle olumsuz.)

-- Çok ders çalışacağım. (Gelişme bağı yok. Gelecek zaman hatası var. Asırlar geçse de alt şuur emri hep geleceğe atar.)

-- Her gün ve her nefeste daha çok gülümsüyorum. (Uzunluk yeterli. Şimdiki zaman doğru kullanılmış. Gelişme her güne ve her nefese bağlanmış. İşte en iyi cümle telkin biçimi budur. “Her sabah daha dinç uyanıyorum.” deyin.

Telkin oluştururken yıkmak istediğiniz olumsuzluklar hakkında zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Eskilerini nasıl kaldıracaksınız?

Öfkeleniyorum--------------------- Öfkelenmiyorum.

Sigara içiyorum--------------------- Sigara içmiyorum.

Çözüm kelimelerin olumsuzlanarak kullanılması değildir. bunun yerine olumlu karşıt anlamlı kelimeleri seçmek zorundasınız.

Öfkelenmemek istiyorsunuz----------------- Daha sakin oluyorum.

Sigara içmemek istiyorsunuz---------------- Sigara içmeyi bırakıyorum.

Bu bölümde önce genel başarımızı engelleyen hatalı inançları yok etmemiz gerekir. Ardından doğru inançların fikir temellerini oluşturacağız. bu fikir temellerinin alt şuurumuza kodlanması için alıştırmalar yapacağız.
YIKICI İNANÇLAR
Ben Yeterince Yetenekli Değilim

Size de Edison veya Einstein gibi günü 24 saat olan bir ömür emanet edildi. Siz de kafatasınızın içinde bütün diğer insanlar gibi ölünceye kadar eşit sayıda milyarlarca sinir hücresinden oluşturulan harika bir beyin mekanizması taşıyorsunuz. Siz de herkes gibi sadece süt emme yeteneği gelişmiş olarak dünyaya gönderildiniz ve bunun dışındaki her şeyi dünyada öğrendiniz. Öyle büyük bir potansiyele sahipsiniz ki milyonlarca iş yapsanız bile beyin kapasitenizin hala yaklaşık binde bir-ikisini kullanıyorsunuz. Kimse sizden üstün yeteneklerle yaratılmadı. Siz de kimseden üstün yeteneklerle yaratılmadınız. Öyleyse neden bazı insanlar zirvelere tırmanıyorlar? Neden sempati, karizma, zenginlik, şöhret gibi değerler yalnızca bazı insanların elinde kalıyor? Fizikçi iseniz neden bir Einstein veya Abdüsselam değilsiniz? Edebiyatçı iseniz tarihin gerilerinde hala parlak kalan Shakeasper’in ötesine neden geçmiyorsunuz?
İnsanı potansiyel üstünlüğüne kavuşturan tek vasıta “bilgi” ve bilgiye dayalı “eğitim”dir. Kendinizi incelediğinizde bilgiye dayalı olmayan hiç bir becerinizi bulamayacaksınız. Okuma-yazması olmayan Hz. Peygamber’e (asm) Kur’an’da geçen ilk emrin “oku” yani “öğren” olması şaşırtıcı gelmiyor mu? Bugün biz bilgilerimizin % 80’ini okuma yoluyla elde ediyoruz.
Siz sel yığınlarında kendinizi sürükleyen bir sıradanlığa layık olamayacak kadar üstünsünüz. Hayallerinizde yaşayan “büyük size” ulaşmak sizin elinizdedir. Kimse günlük 24 saatine bir dakika ekleyemez. Ama siz bir gününüze 10 günlük işi sığdırabilirsiniz. Bu güne kadar kişisel yeteneklerinize ne kadar yatırım yaptınız?

Zihninizden yükselen çeşitli itiraz sesleri duyuluyor; iddialarımızı küçümsüyor musunuz? O zaman aşağıdaki açıklamalara ne diyeceksiniz?
- Bu İşi Başaran İnsanlar Benden Çok Üstün

Kendinizi yanıltıyorsunuz. bir vakitler Anthony Robbins de böyle düşündüğünü söylüyor. 20 yaşlarında iken bir otelde hizmetli olarak çalışıyordu. Fakir ve eğitimsizdi. Çektiği ızdırap canına tak ettiğinde tüm hayatını kökten değiştirmeye karar verdi. Önce bir hızlı okuma kursuna gitti ve ardından birkaç yıl içinde 700 kitap okudu.
Bugün aynı adam Amerika Birleşik Devletlerinin her yıl milyonlarca dolar kazanan adamı ve neredeyse tüm dünyada tanınıyor. yıllarını eğitime harcayan profesörler bile önce hafife aldıkları bu yüksek eğitimi olmayan adamdan ders almaya ve kitaplarını tavsiye etmeye başladılar. Onun hayatını sadece on yıl içinde böylesine değiştiren neydi? O sadece başarmak için yola çıktı ve kader onu başarıya ulaştırdı. Onun kavradığı gerçeği biz de kavramalıyız.
Şunları bilmeliyiz. İnsanın sinir sisteminde milyarlarca nöron vardır. Nöronlardan oluşan beynimiz saniyede 30 milyar bitlik bilgi işleyebilmektedir. Herhangi bir normal beyinde oluşturulabilecek potansiyel örgü veya bağlantı sayısı 1 rakamını izleyen 10 milyon kilometre sıfırla ifade edilebiliyor. Kafamızdaki her bir nöronun bir milyon bitlik enformasyon depolama kapasitesi vardır. Bu korkunç potansiyel sağlıklı olan herkeste vardır ve biz insanlar potansiyelimizin ortalama olarak % 1’ini kullanıyoruz. Geri kalan büyük kapasite ise kullanmamız için bizi bekliyor.
200 civarındaki buluşun sahibi Edison başarının % 99’unu çalışmaya, %1’ini de zekaya bağlamaktadır. Bu zekanın önemsiz olduğu anlamına gelmez. bunun anlamı zekanın tek gelişme yolunun çalışma olduğunu gösterir.
Evet sonuçta bu işi başaranlar sizden üstündür. Ama bu üstünlükleri sizden üstün doğmalarından kaynaklanmaz. Sadece çalışarak üstün hale gelmişlerdir. Tarihe üstün olarak geçen herkes sadece ve yalnızca amansızca çalışarak üstünleşmişler; yani kullandıkları beyin kapasitelerini arttırmışlardır. Diğerlerinden hiç farkınız olmadığı halde kendinizi üstün olmamaya mahkum ederseniz oluşturduğunuz bu inanç kalıbı tüm hayatınız boyunca sizin üstün olmanızı engelleyecektir.
- Şimdiye Kadar Hep Başarısız Oldum

Edison da elektriği bulmak için yıllarca beklemek ve binlerce deney yapmak zorunda kalmıştı. Bir ABD başkanı sonunda başkan olabilmek için yıllarca bir çok seçime girmek ve kaybetmek zorunda kalmıştı. Hayat her zaman sabırla hedefleri üzerinde durmaya devam edenleri hedefe ulaştırmıştır.
Dağarcığınızdan “başarısızlık” kelimesini kaldırmak zorundasınız. Böyle bir olgu yoktur; teşebbüse devam eden insan için başarısızlık yoktur. Sadece her defasında başarıya bir adım daha yaklaşmak vardır. Başarısızlık denilen her şey sizi başarıya götürmeyen bir yolun keşfidir. Her başarısızlık zannedilen olay bizin için paha biçilmez derslerle doludur. Eğer yaptıklarınızın sonucunu kontrol etmemişseniz “başarısızlığınıza” hükmedecek ve çalışmaktan vazgeçeceksiniz. Elinizde bir pusula yoksa tek başarı yolunuz deneme-yanılmadır. Oysa şimdi elinizde başarıya ulaşanların oluşturduğu pusulalar vardır.
“Başarısızlık” kelimenizi kaldırmakla kalmamalı ve bu kelimeye yüklediğiniz tecrübelerinizin anlamlarını da “başarıya bir adım daya yaklaştım” şeklinde değiştirmelisiniz. Bu değişikliği yaptığınızda aslında gerçeğin ta kendisinin de bu olduğunu göreceksiniz.
Eğer bu kelimeyi unutamıyorsanız, mutlaka kullanacaksanız, başarısızlığı doğru tanımlayın. Gerçekte tek başarısızlık vardır: Çalışmaktan, denemekten, teşebbüsten vazgeçmek...
Başkaları Varken Bu İşi Yapmak Bana Düşmez

Herkes böyle düşünseydi şimdi geceleri karanlıkta kalıyor olacaktık. Hepimizin hayatını değiştiren insanlar böyle düşünmüyorlardı. Bu iş öncelikle birinci derecede bana düşer diyen insanlar o işi yapan insanlardır. Farklılaşan insanlar derhal sorumluluk üstlenen insanlardır. Kullandığınız her şey başkalarının ürettiği şeyler midir? Neden siz de üretmeyesiniz? Bu işin sorumluluğu benim omuzlarımda dediğinizde birden o işin önderi konumuna getirildiğinizi göreceksiniz. Bu konulmuş bir kanundur. Sizin yaptığınız işi başkalarının da yapmasının size zararı yoktur. Siz de yaparsanız o iş daha mükemmele ulaşır. Kaldı ki eğer duygularınızı kuvvetli kullanıyor ve daha çok çalışıyorsanız, o işi yapan başkalarının da lideri konumuna yükselirsiniz.
Dünyada iki tip insan vardır: Yöneten ve yönetilenler; güdenler ve güdülenler; düşünce üretenler ve üretilen düşünceyi taklit edenler... Birinci sınıfta yer alanlar tüm insanlığın %10’undan azdır. siz sadece bir inanç ve bakış açısı değişikliği ile ilk guruba dahil olabilirsiniz.
Eğer hala “ben yapamam” diyorsanız, o zaman bilmelisiniz ki yapmak istemiyorsunuz. Yani “ben yapmak istemiyorum” demek istiyorsunuz. Yapabileceğini bildiği halde yapmak istemeyen insan için ise yapılabilecek hiç bir şey yoktur. Yaratıcımız ne yapabileceklerini bilen insanların tercihlerine müdahale etme hakkını ve gücünü kimseye vermemiştir.
ALIŞTIRMA: KORKU-CÜMLE TELKİN

1.  Aşağıdaki telkin cümlelerini okuduktan sonra takip eden açıklamaları inceleyin. Önce telkin cümlelerinin inanç temellerini yerleştirmeliyiz.
a) Her gün Büyük Yeteneklerim Sürekli Gelişiyor.

Bu sözü milyonlarca defa kendinize söyleyeceksiniz. Lütfen önce bir kaç saatinizi kendinize ayırın. Tüm geçmişinize bakın. Bu güne kadar başardığınız küçük büyük ne varsa, edindiğiniz küçücük bir tecrübe bile olsa not defterinize kaydediniz. Göreceksiniz ki küçümsediğiniz siz, çok büyük işleri zaten başardınız. Köyde hiç bir kültürel ve tecrübi birikimi olmayan bir çobana göre çok farklı birikimleriniz var. Bunları tekrar tekrar düşünerek ne kadar yetenek potansiyeliniz olduğunu kendinize söyleyeceksiniz.
b) Her gün Daha Üstün Olmaya Devam ediyorum

Bu inancı da milyonlarca defa tekrar edeceksiniz. Unutmayın zaten her gün binlerce defa kendiniz hakkında kendinize bir şeyler söylüyorsunuz. Geçmişteki tecrübelerinizi hep yüklediğiniz anlamlarla sık sık kendinize söylediniz. Şimdi o tecrübelerin anlamını değiştiriyorsunuz ve yine kendinize söylüyorsunuz. Başaran insanların geçmişlerini düşünün. Bir Marslı gibi, başka bir yaratık gibi dünyaya gelmediler. Onlar da sizin gibi önce, okuma-yazma bilmiyorlardı. Onlar da annelerinin kucağında büyüdüler. Hatta biz bir anne kucağından yoksun idiyseniz daha üstün olma fırsatına sahip olduk demektir. Daha büyük asker daha zor şartlara rağmen zafere kavuşan askerdir. Başarılı olduklarını bildiğiniz insanlara göre daha çok fakirlik, hastalık veya acı çekmişseniz ruhunuz daha dolu ve heyecanlı demektir. Tüm bunlar diğerlerinden daha da üstün olabilmeniz konusunda sizi daha yukarılara itecektir. Bu yeni iç konuşmanın duygularınızda yol açtığı değişikliği hemen görmelisiniz.
c) Her gün Daha Başarılı Olmaya Devam Ediyorum.

Lütfen geçmişinize bakınız. 10 yıl önceki siz ile 5 yıl önceki ve bugünkü sizi karşılaştırın. Bu karşılaştırma biçimi bir alışkanlık olarak yerleşmelidir. Her zaman dikkat etmeniz gereken, azıcık da olsa üstünleştiğiniz noktalar olmalıdır. Çoğu insanın düştüğü korkunç hataya düşmeyin. Kendinizi çok imkanı olan başkalarıyla değil; bugün düne göre daha çok imkanı olan kendinizle karşılaştıracaksınız. Siz size göre üstünleşiyorsunuz. Nerelerde ne kadar? Üstün noktalarınızı görmek için kendinizden aşağıda olanlara bakabilirsiniz ama asla kendinizden üstün olanlara bakarak kendinizde üstün noktalar aramayın. Aksi taktirde ilerleme sürecini gerileme sürecine dönüştürürsünüz. Kendinizden üstün olanlara sadece nerelere çıkmak istediğinizi düşündüğünüzde bakmalısınız. Bu bakış sizi yukarıya çekecektir. Bu ilerleyişinizi milyonlarca defa görmelisiniz. Unutmayın, beynimiz dışarıdaki gerçeğimizi hayalimizde kurguladığımız gerçeğimizden ayıramaz. Yani yetim bir bebeği görmek sizi üzdüğü kadar, yetim bir çocuğu hayal etmek de sizi üzer. Dışarıdaki gerçeği biz kontrol edemeyiz ama hayalimizdeki gerçekle istediğimiz gibi oynayabiliriz, onu hemen değiştirebiliriz. Hemen değişmek istediğimize göre ilk yapmamız gereken hayalimizi değiştirmektir.
d) Önüme Çıkan Her İşi Hemen Yapıyorum.

Karşınızda çözülmesi gereken bir problem mi var? Hemen harekete geçiyorsunuz. Problem yoksa aramalısınız. Çünkü özellikle bu çağda problemsiz hiçbir köşe bulamayız. Üstlenebileceğimiz bir çok görev vardır. Biz görevi arayarak üstlenmesek bile çoğu zaman görev bir fırsat olarak bize sunulur. Çoğu insan bu tür fırsatları angarya görerek reddeder. Bilmeliyiz ki yaptığımız her işin hemen parasal bir karşılığı olmak zorunda değildir. En önemli karşılık edineceğiniz paha biçilmez tecrübedir. Önce gereken mükemmellikte işi gerçekleştiremeseniz de bilmesiniz ki hiç kimse bir işi ilk yaptığında kusursuz olmamıştır.
Yolda yürüyen bir görme özürlüyü kolundan tutup yardım etmek mi gerekiyor? Bir milletvekilinin bir konuda uyarılması mı gerekiyor? Yetim bir çocuğun başının okşanması mı gerekiyor? Ailenizin geçiminin sağlanması mı gerekiyor? Daha neler bulacaksınız. Neden siz değil de bir başkası yapsın bunları? Başkası da yalnız başına eksik yapmaya mahkum üstelik... Sizi sadece bu tutumunuz ve bu tutuma bağlı olarak sürdürdüğünüz tekrarlarınız geliştirir. Hiç bir iş angarya değildir. Ücretsiz çıraklık yapsanız bile edindiğiniz tecrübe bir gün paha biçilmez olacak ve eğer ücret arıyorsanız yılların emek birikimini bir gecede alabilecek hale gelebildiğinizi göreceksiniz.

Burada tabii ki her işi hemen yapmaya kalkın demiyoruz. “Arzuladığınız size” destek olabilecek, o kişi olabilmek için gerekli yeteneklerinizin gelişmesine destek olacak her iş fırsatına sahip çıkın diyoruz.
2. Aşağıdaki Telkinleri derin gevşemeyi takiben uyguluyorsunuz. Her bir telkini 10’ar defa zihninizden tekrar edin.

-- Her gün dostlarımı daha çok seviyorum.

Her gün kendime güvenim ve cesaretim artıyor. Her gün sahnede daha yüksek güvenle konuşuyorum.

3. Aşağıdaki telkin cümlelerini seminer ortamında (veya arkadaşlarınızla birlikte başka bir ortamda) yüksek sesle söyleyiniz. Önce hep birlikte, ardından tek tek.

-- Kendime güvenim artıyor.

-- Cesaretim artıyor.

-- Yaratıcımın verdiği gücü hissediyorum.

-- Tüm engelleri aşıyorum.

-- Hızla güçleniyorum.

-- Hepinizi çok seviyorum.

İmaj-Telkini

Telkinlerin çok büyük boyutunu zihnimizde yaşadığımız imajlar (visualization) oluşturur. İmajların etkisi kelimelerden bazan yüzlerce kat fazladır. Zihninizde kendinizi görüyorsunuz. Ulaşmak istediğiniz ideal “siz” i tanımlıyorsunuz. o kişiyi inşa edeceksiniz. Geleceğinizi kuracaksınız. hayalinizde hangi filmlerin kahramanısınız. kendinize ne tür roller biçiyorsunuz. İnsanlar yaşadıklarını önce zihinlerinde prova etmişlerdir. gelecekte yaşayacak olan nasıl bir “siz”in provasını yapıyorsunuz?

İmaj-Telkin sisteminde korkularını yenen bir “siz” in provasını yapacaksınız. Gelecekteki size hayalinizde dokunacaksınız. Sizi göreceksiniz. Sizin kokunuzu hissedeceksiniz. Sizi işiteceksiniz. Bu tekniği sadece korku ve heyecanı yenmekte kullanmak zorunda değilsiniz. Geliştirmek istediğiniz tüm yeteneklerinizde bu çalışma size yardımcı olacaktır.
ALIŞTIRMA: KORKU-İMAJ-TELKİN

1. Toplum Önündesiniz: Gözlerinizi kapatacaksınız. (Şu anda nasıl yapıldığını okumak için tabii ki gözleriniz açık) Kendinizi sahnede hayal ediyorsunuz. Karşınızda binlerce insan var. Sizi heyecanla alkışlıyorlar. Onları görün. Işıklar üzerinizde odaklı. Fotoğraf flaşları üzerinizde patlıyor. Size dönen kameraları, resminizi çeken kameraları görün. Tüm salonu, kocaman salonu görün. Kürsüde kendinizi görün.

Ortamınızdaki tüm sesleri duyun. Alkışları, ıslıkları, flaş patlamalarını, elinizdeki mikrofonu.... “Sağ olun. sağ olun” diyorsunuz. Sesinizin yankısını duyun. “Huzurunuzda olmaktan mutluyum. Sizi seviyorum” deyin. Sesiniz dalgalanıyor, duyuyorsunuz. Ortam sıcak. Sıcaklığı hissedin. Kalbinize dikkat edin. Çok sakinsiniz. Elinizde mikrofon var. Onu ağzınıza yakın tutuyorsunuz ve hissediyorsunuz. Kalbiniz sakin. Mutlusunuz. Heyecanla konuşmaya başlıyorsunuz. sizi alkışlıyorlar. Onları görüyorsunuz.

Protokol sıralarına bakın. Orada devlet başkanları ve milletvekilleri oturmuş, sizi seyrediyorlar. Onlara hükmeder gibi konuşuyorsunuz. Başınız dim dik. mutlusunuz, cesursunuz, gülümsüyorsunuz.” (Bu bölümde size anlatılan görsel canlandırma müzik eşliğinde seminer sunucunuz tarafından uygulanacaktır.)

2. kendinizi Bil Clinton ile tartışırken hayal edin.

3. Televizyonda bir açık oturumda konuştuğunuzu hayal edin, tüm ayrıntıları yaşayın.

4. Meclis kürsüsünde milletvekillerine konuşuyorsunuz.
Davranış-Telkini

Sergilediğimiz tüm davranışlarımız zamanla kişiliğimizin bir parçası olurlar. Otomatikleşirler. Eğer davranışlarımızı değiştirirsek onlara bağladığımız duygularımızı da değiştirmiş olacağız. Duygular ve davranışlar her zaman yan yana gelirler. Korkmuş gibi davranırsanız korkarsınız; korkarsanız, korkmuş gibi davranırsınız. Ya korkmamış gibi davranırsanız ne olur? Korkuyor olsanız da süratle korkunuzun yok olduğunu görürsünüz. Duygularınızı boş verin ve korktuğunuz her şeyin üzerine korkmuyor gibi davranarak gidin. Şimdi korku duygusunun yaptırmak istemediği bir kısım davranışları zayıftan şiddetliye doğru arttırarak yapacağız. Yıktığımız davranış kalıplarıyla aslında o kalıpları oluşturan korkularımızı yıkacağız. Ancak bu çalışmaları bilhassa topluluk ortamlarında yapmaya özen göstermeliyiz.
ALIŞTIRMA: KORKU-DAVRANIŞ-TELKİN

1.  Önce ayağa kalkıp güzel konuşma seminerini tercih ettiğiniz için gurup olarak kendinizi alkışlayınız. Ayağa kalkarak isim, soyad ve görevinizi söyleyiniz. Her arkadaşınızı alkışlayınız.

2.  Dörder kişilik guruplar oluşturarak ön sırada ayakta durunuz. (1 er dakika) Semineri hangi yolla öğrendiniz, katılma amacınız nedir? Herkes hocaya kısa bir soru sorar. (her konuşmada alkışlar-bağırmalar- yüksek sesle bravo bağırışları)

3 . Tek tek yüksek bir zemin üzerine çıkınız. Aşağıdaki cümleleri bağırarak söyleyiniz ve oturunuz.(alkışlar)

“Ben cesaretliyim. Kendime güveniyorum. Herkes gibi yetenekliyim. Başaracağım. Bana inanın arkadaşlar.”

4 . Gazete kağıdından sopa yapınız. Ayağa kalkınız, aşağıdaki cümleleri kuvvetle söyleyerek sopayı tekrar tekrar masaya vurunuz.

“İçimdeki engelleri yok ediyorum. Ben başarısızlık tanımıyorum. Çok güçlüyüm.”

5 . İkişerli guruplar halinde aşağıdaki konuya sert dille (oturarak ve ayakta olarak) tartışırlar:

“Işık topraktan daha önemlidir.” “Toprak ışıktan daha önemlidir” “Bilgi sayesinde zeka artar.” “Zeka sayesinde bilgi artar.”

6 . Önce herkes oturduğu yerde sesini yükselterek gülme ve bağırma çalışması yapar. Ardından dörderli guruplar halinde ve son olarak teker teker topluluk önüne çıkarak bu çalışmayı yapar.

Gülerken: Şuna bakın hahhahhaaa, hihhihhi, şuna bakın hohhohhoo, hehhehhee

Bağırırken: Defol yanımdan. Defol. Gözüm görmesin seni, defol...

7 . Yürüyüş çalışmaları:

Omuzlar dik, ileriye bakarak sert ve düzgün adımla yürüyüş

Önce bir, sonra iki el havada, ardından eller havada çırpılarak ve guruba bakarak yürüyüş.

Tüm vücudu hareket ettirerek, sağa sola sarkarak ve guruba bakarak yürüyüş

Eller arkada (dil çıkararak bunu yapmayı çok zor buluyorsanız oluşturabileceğiniz en gülünç yüz ifadesiyle) guruba bakarak yürüyüş

8 . Şarkı Söyleme:

Gurup ortamında hem gurup halinde hem de bireysel olarak belli şarkılar, mırıldanarak, yüksek sesle, oturarak, gurup halinde ve tek tek ayağa kalkılarak söylenecek. (seminer sunucusu gerekli parçaları, söz çözümleriyle birlikte öğrencilere sunacaktır)
Hafıza Faktörü

Hafızamızı etkileyebilmek için üzerinde durabileceğimiz dört teme alan vardır. Bu alanlara hakimiyet derecemiz hafıza gücümüzü belirler. kitabımızın temel konusu “hafıza eğitimi” olmadığından burada konu hakkında detaylı bilgi verilmeyecektir. İşte önemli faktörler:
1. Biyolojik-Psikolojik Sağlamlık: Vücudumuzu genel yönetim biçimimizle ilgilidir. Vücudumuzun bio-kimyasal denge durumu hafızamızı ciddi şekilde etkiler. bu arada ruhumuzu yönetme biçimimiz de ciddi şekilde hafızamızı etkiler. Konuya ilişkin daha ayrıntılı bilgi için kitabınızın ikinci bölümünde yer alan “Mutluluk Geliştirme Yaklaşımı” altında yapılan açıklamaları okuyunuz.
2. Gevşeme Düzeyi: en büyük hafıza düşmanı gerginliktir. Gerginliğin ürettiği stres düşünce akışını engeller, yavaşlatır. Gerginlik arttıkça konsantrasyon azalır. Konsantrasyon azaldıkça da hafıza tahrip olur. Seminerimizde size öğretilen derin gevşeme egzersizlerini her gün bir defa (30 dakika) uyguladığınız taktirde 20 gün içersinde fark edilir bir değişim gözlemleyeceksiniz. (Bkz Ek: de yer alan açıklamalar) Hafızayı güçlendirmenin en kolay yolunun derin gevşeme olduğunu söyleyebiliriz.
3.  İnanç Biçimi: Hafızanızın kötü olduğuna inanıyor musunuz? Cevabınız “evet”se, emin olun hafızanız kötüdür. Çünkü süper bir hafıza temeline sahip olsanız da, eğer olmadığına inanmışsanız sadık dostunuz olan alt şuur tüm çabasını sarf ederek hafızanızı tıpkı inandığınız hale getirir. Deli olmak istiyorsanız bunun çok kolay bir yolu vardır. Her gün kendinize deli olduğunuzu söyleyiniz.
Hafızamızın kötü olduğuna ilişkin inancı nasıl geliştiririz? Gergin ve sıkıntılı yaşadığımız günlerde beynimizin düşünce akışı yavaşlar. O zamanlarda kötü hafıza dikkatimizi çeker. Gizliden gizliye endişe etmeye ve hafızamızın kötü olduğunu kendimize söylemeye başlarız. Sonra sevdiğimiz zarar verici arkadaşlarımız bize bizi güçsüzleştiren telkinler iletirler: “Nasıl unutursun, yaşlanıyorsun galiba. sen de mi unutkan oldun? Sakın bunu da unutma ha!” Bu sözleri duya duya büsbütün unutkanlığa şartlanırız. Bu tür sözler tekrar edildiklerinde önce şüphe oluştururlar. Sonra kanaata dönüşürler. ardından inanç olurlar. Sonunda iyice güçlenirler; iman derecesinde güçlü olurlar. Onları söküp atmak vücuttan damarları söküp atmak kadar zor oluverir.

Varsa -bilinçli veya bilinçsiz yerleşmiş olabilir- böyle bir inancı derhal yıkmalısınız. Hafıza zayıflamasının nedenlerini öğreniniz. Hafızanızın yerinde olduğunu ve gelişmeye devam ettiğini düşünürseniz, süreci tersine dönüştürürsünüz. Önce eski inancınızdan şüphelenirsiniz. Ardından bu şüphe kanaata dönüşür. güçlü bir hafızaya sahip olduğunuza inandınız mı emin olun beyniniz bu inancınızı doğrulamak için tüm gücüyle çalışacaktır.
4.Hafıza Teknikleri
Bu güne kadar hafıza üzerinde pek çok bilimsel araştırma yapılmış; özellikle Batı’lı araştırmacılar orijinal hafıza teknikleri geliştirmişlerdir. Esasen bu hafıza teknikleri insanlık tarihi kadar eskidir. zira tarihte süper hafızalı insanlar yaşamıştır. Ama herkesin kolaylıkla kullanabileceği sisteme yeni kavuştuğumuzu söyleyebiliriz. Bu teknikler üzerinde yeterince çalışarak sizler de birer hafıza ustası olursunuz.

Dünyaca tanınmış hafıza öğreticilerinden birinin Dominic O’brain, diğerinin Tony Buzan olduğunu biliyoruz. Türkiye’den kendisi de mükemmel bir hafızaya sahip olan Melik Safi Duyar bilinen hafıza tekniklerini Türkiye halkının hizmetine sunarak çok değerli bir hizmete imzasını atmıştır. Bu isimler dışında inanılmaz hafızalarıyla şaşırtıcı gösteriler yapan pek çok isim bulunmakla birlikte, bu üç ismin imzasıyla yayınlanan eserler hafıza teknikleri konusunda yeterince bilgilenmemizi sağlayacaktır.
Bir gerçeğin altı çizilmelidir. derin gevşemeyi bilmeyen kişi için diğer iki faktörün büyük etkinliği kalmaz. Derin gevşemeyi başardığınızda ise beyninizin doğal çalışma biçimi normal hayatta hafıza tekniklerine fazla bir ihtiyaç bırakmaz.
Bu kitapta hafıza üzerinde ayrıntılı bilgi vermiyoruz. Ancak konuya ilişkin kitapların bazılarını kitabınızın Ek ‘inde bulabilirsiniz. Konuşma sırasında karılaşacağınız hatırlama sorununu çözmek için konunuzu çalışın ve gerginliği yok edin. Hafızanızın sizi yalnız ve yardımsız bırakmayacağını göreceksiniz. Burada size sadece bir kaç alıştırma verilecektir.
ALIŞTIRMA: KORKU-HAFIZA

1.  Derin Gevşeme ve Telkin

Kitabınızın Ek’ de anlatılan derin gevşemeyi yaptıktan sonra aşağıdaki telkinleri, telkin bölümünde tekrar ediniz.

-- Her gün hafızam gelişiyor.

-- Her gün daha iyi hatırlıyorum.

2. Duyusal Canlandırma Yapınız

Duyularınızı kullanarak zihninizde canlandırma yapınız. Duyusal canlandırma yeteneğinizi bol alıştırmalarla geliştirdikçe bilgilerin daha güçlü olarak hafızanızda yerleşmeye başladığını göreceksiniz. Aşağıda örnekleri verilen bu tür egzersizler iç görü yeteneğinizi artıracaktır. Söz söylemeye kalkmadan önce yapacağınız çalışmada ise böyle bir canlandırma ile hafızanızdaki bilgileri iyice pekiştirmiş olacaksınız.
Görsel Canlandırma

Kaybettiği yavrusunu arayan bir annenin görüntüsü, Güneş doğarken ve batarken oluşturduğu görüntünün renk özellikleri, akan suda yansıyan ışığın görüntüsü, bir fırtına görüntüsü, lisede iken sizin görüntünüz, çiçeklerin görüntüleri, böcekler, arabalar....

İşitsel Canlandırma

Gök gürültüsü, hayvanların sesleri, rüzgar, sinek vızıltısı, uçak sesi, öfkeyle bağırma, ağlama, gülme sesleri ...

Dokunsal Canlandırma

Tokat attığınızda eliniz ne duyar, ateşte yansa parmağınız ne hisseder, demiri sıksanız, elinizi kesseniz, yumuşak yatağa uzansanız, çocuğu öpseniz... ne duyarsınız.

3. Eski Bilgilerinizi Tarayınız

İlk okul, ortaokul, lise döneminde okulda öğretmenleriniz kimlerdi, hangi dersleri aldınız, okulunuzun nasıl bir çevresi vardı, hangi önemli hatıralarınız var? Oturun ve kendinize bunları hatırlama talimatı vererek bekleyin.

Fatih Harbiye / 20.Bölüm, Aşktan uzağı yalnızlık…


Fatih Harbiye / 20.Bölüm, Aşktan uzağı yalnızlık…
Show Tv.in aşk ve drama dizisi Fatih Harbiye20.bölümüyle ekranlarımıza geldi geçtiğimiz akşam. Neriman, Macit aşkı bir küskün bir barışık devam ediyor. Sevilen dizinin reytingleri de şimdilik iyi gidiyor. AB’de geçen haftaya göre bir basamak yükselerek 6.sırada, Total’de 2 basamak yükselerek 9.sırada yer aldı.
Geçen bölüm Neriman’la “Defne” krizi yaşanmış, Macit çok sinirlenmiş, benden şüphe edeni yanımda istemiyorum demiş, Neriman’ı terk etmişti. Fahriye telefon eder, ne yaptın Neriman. Her şeyi berbat ettim, cevabı alır. Neriman, Macit’e telefon eder, cevap alamaz.
Neriman, Macit’in işyerine gider. Odasına girer, konuşurlar. Bir kere tuttuğum eli gerçekten bırakmamak, sen bıraktın der ve Neriman bir netice alamadan gider.
Neriman, evde halası, babası ile problemler yaşar, Şahika ve Fahriye ile Macit’e olan aşkını tartışırlar. Neriman artık Macit’in araması beklemektedir.
Macit eve gelir annesine hesap sorar, ne öğrenmek istiyorsun? Neriman’a ne söyledin. Sen ne söylediğimi öğrenmişsin zaten. Neriman’a ilk aşkın olduğunu söylemişsin. Anne, bu defa çok ileriye gittin. Aramızı açmaya çalışmak, başka bir şey. İnci Hanım; Her şeyi senin iyiliğin için yapıyorum. Macit; Yapma o zaman anne, bize dokunma lütfen. Hayatta bir defa bile gerçekten aşık olmamışsın. Bunlar bir anneye söylenebilecek en ağır laflar. Sonra da çıkar, gider.
Özgür’ü arar, bir lokantada buluşurlar. Konu gene aşktır. Daha sonra iş konuşurlar, Hindistan’dan kumaş örnekleri getirir. Macit, Pelin’e fabrika için kumaşlar bulundu müjdesini verir. Hep beraber kutlama yemeğine çıkarlar.
Şinasi cephesinde durum farklı değildir. Bir tarafta Rüya, diğer tarafta annesi Zehra Hanım. Olanlardan dolayı, annesinin yüzüne bakamamaktadır. Daha sonra annesine, o diploma gelecek diye söz verir.
Neriman, İnci Hanımın atölyesine gider, İnci hanım pek iyi karşılamaz. Soyut bir kavram çalışmasını ister, çabuk bitir erken çıkacağım der. Acele resmi yapar, sırtını dönmüş bir erkek, bir kadın resmi. İnci hanım, bu çalışmayı bir isim verseydin. Neriman, “Aşktan uzağı yalnızlık” ismini verir. Neriman, çıkıştan sonra Şahika’yı arar, Macit’i sorar. Macit’in yemeğe gittiği yeri öğrenir.
Pelin, Duygu, Özgür, Onur ve Macit’in iş yemeğinde olduğu lokantaya Neriman da gider. Neriman’ın gelişini Pelin çok bozulur. Neriman, Macit hemen benimle geliyorsun der ve elini uzatır. Macit, hayır Neriman hemen olmaz der ve kalkar elini tutar. Özgür’den imzayı almış, işi bağlamıştır. Dışarı çıkarlar, hoşça kal der, arabasına biner. Neriman da arsızlıkla seni aşkımı inandıracağım, der ve arabaya yanına oturur.
Çıkışta Onur, Pelin’e ben seni seviyorum der ve bu halde araba kullanmamasını ister. Pelin, Onur’u tersler, haddini bil.
Macit arabayı boğaz manzaralı kıyıya çeker, arabadan inerler. Neriman, ne eksiz ne fazla, içimden tüm geçenleri sana anlatacağım der ve her şeyi anlatır. Sevgililerin birbirlerine söyleyeceği, en uzun cümleyi birbirlerine söylerler “Seni seviyorum”. Tekrar barışırlar, sıkıca birbirlerine sarılırlar.
Cihan, Şahika saplantısından kurtulamamaktadır. Az konuşalım der ve dükkana girerler. Cihan, senin benimle derdin ne diye sorar? Ben senin için kan akıttım der. Şahika, bıçağı alır, avucunda sıkar, eli kesilir, kan akıtır. Cihan, ne diyeceğini bilemez. Sadece, Şahika, Şahika… Der.
Emre, annesine karımı, Aslı’yı istiyorum diye baskı yapar, evi terk eder. Kader Hanım, kocası ile konuşur. Akşam, Zehra Hanımın evine Aslı’yı almaya giderler.
Macit, Neriman’ı müzikli bir yere yemeğe getirir. Neriman, Şahika’yı arar, idare etmesini akşam geç kalacağını söyler. Macit ile Neriman kadehleri tokuştururlar, sonra da Macit Neriman’ı dansa kaldırır. Neriman mutluluktan uçuyordur. İnanamaz. Ya… Rüyaysa der.
Şahika, pastasını alır Fahriye’ye gider. Fahriye, Şahika’ya Cihan’ın bıçaklanması olayının hesabını sorar. Olayı çözer, kaçtığın eski sevgilin miydi diye sorar. Şahika çok sinirlenir.
Şinasi, patronu, Rüya ve Cihan o akşam hep beraber yemeğe çıkarlar. Yemek sonunda, Rüya, Şinasi ile Cihan’ı mahalleye ben bırakayım, der ve arabaya binerler.
Macit, güzel geçen gece sonunda Neriman’ı evine götürür. Ne tesadüf ki mahallede aynı köşede bir tarafta Macit ve Neriman, diğer tarafta Şinasi, Cihan ve Rüya da arabadan inerler yolları kesişir. Karşılıklı sessiz bakışmalarla bu bölüm de burada biter.
Neriman’ın alttan alması ve aşkını gururunun üstende tutması nedeniyle, Macit’le tekrar aralarını düzetmiş oldu. Aşkın her şeyden üstün olduğunu bir daha gösterdi. Yoksa resimde yaptığı gibi aşktan uzaklaşmanın yalnızlık olduğunu gayet iyi biliyordu.
Sizlerin de kaybedilmeyen, yaşanacak aşklarınız olması dileklerimle.

Keyifli seyirler.
Saygılar, sevgiler.
Abdurrahman Balcılar
Twitter: abdurrahman balcılar@abbalcilar
Blog: milliyet.com.tr/cansever
Not: Görseller internetten ve dizifilm.com’dan alınmıştır.