Altan Öymen Cimri mi?
Dr.İsmet Turanlı
Sayın Altan Öymen’in cömert mi, cimri mi olması kimseyi ilgilendirmez. Fakat dün akşam CNN de ki tartışma oturumunda söyledikleri tüylerimi diken, diken etti. Onun cimri karekterde olduğunu kardeşi Örsan bana anlatmıştı. O karakterinin icabı devletin alicenaplığını eleştirmesi beni üzdü. 700 bin sığınmacılara sınır getirilmesini istedi.Tartışmacılardan biri Türkiyeden çok dah ufak Ürdün ve Lübnanın daha çok sığınmacıyı kucakladığı ihtarına rağmen fikrinden vazgeçmedi. Menderes Bulgaristandan gelen göçmenlere kapıları açmıştı, Özal Saddamdan kaçan Kürtlere, Erdoğanda Esaddan kaçan, evini kaybetmiş, açlıktan, işkenceden kaçan Araplara kapıyı açmasını batılı ülkeler övgüler yağdırmıştı. Türkiyenin maddi ve manevi yardımları milyarları bulurken batılı, demokratik ülkelerden mini yardımlar gelmişti.
Altan beyin kitaplarında CHPye dokunacak hiç bir mevzuda dürüst bilgiler vermemiştir. Birkaç misal.: DP seçimleri kazanınca genelkurmay başkanı İnönüyü ziyaretle meclisi kapatabileceğini söylemiş, İnönü ise buna müsaade etmemişti. Bunu duyan Menderes yanına bir general alarak genel kurmaya gider ve ayağa kalkan paşanın oturduğu yere yanında getirdiği paşanın geçmesini söyler ve o dakikada bir azli gerçekleştirir.
Vehbi Koçun CHP den istifasınıda hakikate uygun nakletmez. Vehbi Koç Hükumeti zor duruma düşürmek için Toprak Mahsulleri ofisinin bürolarının karşısında Türkiye çapında ofis açar ve Hükumetin tesbit ettiği fiattan yüksek bir fiyat verir. Ve bütün buğdayı toplar. Hukümet vatandaşa buğday temin etmek için Koç firmasından 5 kuruş fazla vererek satın alır. Bu duruma çok sinirlenen Menderes Vehbi Koç’un CHP den istifasını ister. Koçun yaptığı legal olabilirdi fakat etik değildi. Vehbi bey İnönüye gidip durumu anlatır. İnönüde partden istifasını kabul eder. Bir şartı vardır. DP ye geçmemesi. Vehbi bey CHP Ankara il başkanlığından ve CHP azalığından ayrılır.
CHP o zamanlarda açılan kapıları eleştirmişti. CHP nin siciline bakalım bu gibi durumlardaki davranışlarına.
Livanellinin Serenad adlı eserinden öğreniyoruz ki Romanyadan Musevileri Karadenizden İstanbula getirdiğinde o zaman ki CHP hükumeti vapurun İstanbula gelmesine izin vermemiş ve insanların boğulmasına sebep olmuştu. Hitleri tahrik etmemek için, daha doğrusu ona nazire Musevi vatandaşlara varlık vergisi koymuş , ödemeye muktedir olamayanları Aşkaleye sürmüş, yol yapımında çalıştırmıştı.(Alasonun hatıraları) Dün akşam Aysevere konuk olan genç bir roman yazarıda musevilerin bulunduğu bir vapurun kabul edilmediğini mevzuu yaptığını anlattı.
İstanbulda Malatyalı universiteli gençlere yardım derneğinin ananevi Kaysı gecesine bağış toplamak için beni Ankaraya göndermişlerdi. Benimle birlikte, sonra CHP milletvekili olan, teknik universiteden Ayhan Fırat vardı. İlkin Çankayadaki İsmet İnönünün pembe köşküne gittik. Her taraf kar, buz içinde idi. Köşkün kapısını çaldığımızda, Özdan hanım kapıya gelmiş Paşanın partide olduğunu söylemişti. Müracaatımızın niyetini açıklamamıza rağmen öylesine soğuk karşılanmıştık ki bende hayal kırıklığı yarattı. Soğuktan titiryorduk. Bir beş dakika içeri alıp sıcak alaka göstermesini beklemiştik. Parti merkezi Ulustaki eski BMM binasında idi. Paşanın sekreteri yaşlı bir bey bizi genel başkan odasına götürdü. Paşayı gecemize davete geldiğimizi söyledik. Son seçimlerde Malatya 11 milletvekilini CHP den seçmişti. Paşa teşekkür etti, fakat gençlerin problemlerini soracak, hal hatırımızı soracak diye bekliyorken, bize dışarda sekreterin davetiye ücretini ödeyeceğini söyledi. Sekreter geceye giriş ücreti ne kadar diye sordu. Bizde paşadan bağış beklediğimizi, bağışın fiyatı olmaz dememize rağmen 12,5 liradan iki davetiye için 25 lira verdi. Hayal kırıklığı geçirdiğimizi görünce ‘’Paşada para nosyonu yok’’ dedi. Nosyon kelimesini ilk defa duymuştum. Yanlız bir maliyeciden şunu duymuştum. İnönü Lozana giderken Kambiyodan İsviçre Frankı alması söylenince ‘’Kambiyo nedir?’’ diye sorduğu söylenmişti.
Parti teşkilat merkezi Kavaklıderede idi. Orada genel sekreter Kasım Küleği ziyaret ettik. Oda hal hatır dahi sormadan bize iki tane 2,5 lira vermişti. Adananın zengin bir ailesindendi, fakat onunda CİMRİ olduğu söyleniyordu.Ulustaki bir kahvede CHP mebuslarını ziyaretimizdede mebuslar 100er lira varmişti. Akabinde Başbakan Menderese gittik. Bizi kabul etti ve 500 lira bağışta bulundu. Ziraat vekili Nedim Ökmende ( aslen Malatyalıdır) 500 lira, başka DP mebuslarından tanıdıklkarımı ziyarettede 300-400er lira bağışta bulunmuşlardı.
Öymen’in tırlarla silah yardımının Suriyedeki teröristlere devletin yardım yapmasının suç olduğunu, yardım yapılacaksa iki tarafada olmalı demişti. Yayınlanan o fotoğrafları görmesine rağmen Esada da yardım yapılmasını söylemesi tüyler ürperdici idi.CHP heyetleri esadı ziyaretleri, ne niyetle idi. Anlamamıştım. Erdoğanın AB temsilcileri ile içerde ne konuşulduğunu bilmediği halde yorum yapmasıda, inandırıcı olmadığını söylemesi sırf Erdoğanın bu gayretini itibarsızlaştırmaktan başka bir durum değildi.
CNN deki oturumda Sabah gazetesinden kovulduğu için kuyruk acısı olan Nazlı hanım kendisini düşük hale sokacak tarzda Erdoğana saldırmakta ve savcı Öz’ü savunma babında Dübaide oteldeki konaklamasına dair Ağaoğlunun ifadelerini çarpıtmağa yönelmiş. Savcı Öz 4 gece otelde kalmış, halbuki faturada 5 gün görünüyor diyor. Çok bilmişliğinden çok bilmediğini göstermekte. Otellerde ve hastanelerde hesap kalınan gece sayısı değil, takvimdeki tarihe göre gün hesabı yapılır. Ya Nazlı hanım hiç otelde kalmamış yahutta dinleyicileri yanıltmadan medet umuyor. Bu derece teferruata inmesine Almancada Korinthen kakelei denir. İnsan kendi kendisini küçük düşürme riskini göze alarak böyle gülünç manevralara müracaat etmez. Onun namına üzüldüm. TBMM de hatırlıyorsa ona Ajan provokatör demişlerdi. Rahmetli babasını demirspor lokalinde tanımıştım. Çavuşoğlu vakarlı bir insandı. Nazlı hanımın DP hakkındaki yazılarınıda sevmiştim. Fakat sağlam karakteri olmayan bir şahısla evlenip onu milletvekili yapması, onun hıyanetlerine göz yumması neticesi Nazlı hanımın maalesef akıllı bir insan olmadığına karar verdim. Şu son zamanlardaki tutumuda üzüntü verici. Şayet Ak parti aleyhine bir fikir beyan ederken sevincinin göstergesi gülmekten kendini alamıyor. Schadenfroh yani bayağı seviniyor ve kamufle etmek ihtiyacını dahi duymuyor. Savcı Özü savunması en eklatan misalidir. Altanında, Nazlı hanımında ‘’ söyleyenden çok dinleyenin arif olacağını’’ hesaba katmalarını tavsiye ederim.
Altanı siyasal bilgilerde öğrenci iken parlamento muhabirliği günlerinden tanırım. Ankaraya uğradığımda meclis müzakerelerini takip eder, ertesi günlerinde Ulus gaztesinde haberleri nasıl çarpıtarak verdiğini hatırlıyorum. İsterse misaller verebilirim. Hafızam hala yerinde zannediyorum.
Benim şikayetim Türkiyedeki aydın geçinenlere. Şayet iktidara karşı iseler her türlü icraatı, ister müsbet, ister menfi, karalama kampanyası sürdürmeleri, iktidar taraftarı iseler tamamen zıdı bir tavır takınmaları. Bu tavırları evvelemirde milletimize zarar veriyor. Keza siyasiler, ve köşe yazarlarının hiç birinin ifade beyanına lüzum yok. Ne diyecekleri, ne yazacaklarını size önceden söyleyebilirim. Biri ‘’Erdoğan mukni oldu’’ derken , diğerleri tamamen zıddı ‘’ikna etmedi’’ demeleri’’ ide fixten’’ kendilerini kurtaramıyorlar. Bu durum Almanya nın geçmişindeWeimerer republikte yaşanmıştı. Bugün o günlerdeki davranışların Alman milletinin aleyhine tecelli ettiği, Hitlerin doğduğunu kabul ediliyor tarihçiler ve sosyologlar tarafından. Benim korkum bu kutuplaşmanın Türkiyeye felakete götürdüğünün farkedilmemesidir. Onun içinde aydın geçinenler diyorum.Erdoğan gitsinde isterse Türkiye ekonomisi batsın umurlarında değil. Türkiyede yalan, yanlış iftiralarla kaos hakim sürsün. Bu türlü felaketleri Türkiye kaç kere yaşadı. On-onbeş yıl iktidarda kalınca astığım, astık, kestiğim kestik konumuna giren, çalıp, çarpanları aralarından uzaklaştırmaktan imtina eden iktidar partisinin sonunda Erdoğanı layık olmadığı diktaya sürükleyecek, yahut bir ara rejimine Türk halkı kurban edileceğidir. Asıl şimdi ‘’AKİL ADAMLARA’’ ihtiyaç var. İki tarafada tehlikeyi duyuracak , kendini taraf olma girdabından kurtaracak şahsiyetlere ihtiyaç var.
Menderes-İnönü , Demirel-Ecevit kavgasından 27 mayıs, 12 Eylül felaketleri oluşmuştu. Tıpkı Weimarer republikteki kutuplaşmadan Hitler felaketinin yaşanması gibi. Şimdide Erdoğan ve karşıtlarının kavgası bizi felakete sürüklüyor.
Beş sene önce Diyarbakırdaki bir tıbbi kongreye katılmıştım. Orada bir doçentle tanıştım, Universiteden ayrılmış özel bir hastaneye geçmişti. Sebebini sordum.Universitede Fethullahçılar cemeatele ayni fikirde olmayanları yaşatmıyorlar. Bakın bu kongreyede hiç bir akademisyen Universiteden katılmadı. Fethullah olayını o zaman duydum. Erdoğanın hatası oy uğruna cemeate destek vermesiydi. Onun asıl sebebide ‘’Devlet laik olur, şahıslar değil’’ inancıdır. Şimdi cezasını çekiyor. 60 senedir yurt dışında çalışan bir ilim adamı olarak görüşüm bu minvalde. İsveçte, İsviçrede, Almayada, İngilterede, Fransada edindiğim demokrasi tecrübelerime dayanarak aydın geçinenleri uyarıyorum. Tarafsız olmağa, doğruya doğru, eğriye eğri demeği şiar edinin. Bu kriz geçip memleket felakete uğradıktan sonra iş işten geçmiş olur. Taraf tutanlar dürüst olamazlar. Bayinleri bir tarafa kotlanmıştır. Bunca yalanından sonra Kılıçdaroğluna inananları, Erdoğana peygamber sıfatı layık görenleri n günah işlediklerini hatırlatmak isterim. Her iki tarafında düzmeceleri yatsıya kadar değil 30 Marta kadar sürecektir. O zaman peruk düşüp kel görünecektir.
Biraz tarih okumalarını tavsiye ederim. AtaTÜRK Kel Aliye istiklal mahkemesi başkanlığını verdiğinde, günün birinde Kel Ali İnönüyüde hapse attırmak ister, hatta Atatürkü bile tehdit eder sarhoiluk halinde. Menderes tahkikat komisyonuna yargı görevi verince asılmasına sebep oldu. Erdoğanın şimdi yargıyı zapturapt alması gayretide cumhurbaşkanlığı seçimini riske sokmaktadır. Kısa bir müdet öncesine kadar Türkiyede herkes onun başkan seçileceğinde hem fikirdi. Demirelin dediği gibi siyasette 24 saat uzun bir sürettir. Öyle olaylkar olurki bu durum tersine döner diyordum dostlarıma. Ana hatlarda siyasilerin yaptığı hatalar kendilerinden ziyade halklarına büyük felaketlere sürekler. Yukarda misaller verdim. Kısa geçmişimizde ENVER’inde, EVREN’inde hataları Esad kadar, Saddam kadar millete zarar vermişdir.
Büyük filozofların hem fikir oldukları düşünce ‘’Yönetilenlerin yönetenlerden bekledikleri , ADALET ve İSTİKRARDIR’’. Bu iki temel imkan sağlanmamış memleketlerde kaos ve çöküntü olur. Türkiyedeki en büyük hata olayların şahsileştirilmesi ve duygusallaştırılmasıdır. NESNEL, objektif düşüncelerden mahrum tartışmalardan müsbet neticeler beklenemez.
Türkiyede işçicinin, çiftçinin, memurun, esnafın, emeklinin maddi sıkıntı çekerken bunda TÜSİADÇILARIN milyarlarca kazanç sağlamalarının sorumluluğr yokmu?Avamın gelirlerinde azalan müktarların terekkümü onlara kazanç kaynağı olmuyormu? Yoksa onların kazancı gökten mi yağıyor. Dünya ekonomi krizinin asıl müsebbibi AHLAKSIZLIK olduğu ekonomistlerce kabul görmüştür. Avrupadaki, USA daki bankaların bilinçli, hatalı bilanço bildirmeleri , neticede aldıkları milyarlarca dolar cezalar bu durumun en bariz kanıtıdır. Hele hele Türkiyede gün geçmiyorki bir müessede yolsuzluk operesyonu yapılmasın. Çünkü asıl hastalık Türkiyede % 80 insanın hilafı hakikat konuşmasıdır. Artık doğal bir hal almış yalan söylemek.Dürüst ve aklı başında olanları tenzih ederim Dünyanın hiç bir yerinde islami dogmanın hükum sürdüğü memlekette barış ve refah, demokrtasi, insan haklarına saygı varmı?. Suriye, Bengladeş, Irak, İran, Mısır v.s. v.s. Barış dini olmasına rağmen kardeş kardeşi boğazlıyor. Türkiyede hergün bir kadın katlediliyor. Ağlayan yetim çocukları düşünüp, çözüm önerisi varmı kimsede. Dürüstlüğü hakim kılmak için kimin fikri var. Daha kötü günlere gebe bir durum söz konusu. Allah yanlış yolda olanların taksiratlarını affeylesin.İşi Allaha havale etmektense Psikiyatları göreve çağırıyorum. Bu akıl tutulması nasıl önlenecek.?
Dr.İsmet Turanlı. Köln.24.01.14
kaynak milliyet
0 yorum:
Yorum Gönder